Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/4608 E. 2019/3009 K. 07.03.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4608
KARAR NO : 2019/3009
KARAR TARİHİ : 07.03.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının 20.07.2012 tarihinde yapılan ihaleyi kazanarak orman emvali satın aldığını, ancak bu malları süresi içinde kesin satışını yapmaması nedeniyle ihalenin fesh edildiğini ve 23.11.2012 tarihindeki ikinci ihale ile başkasına ihale edildiğini, iki ihale bedeli arasında idare aleyhine zarar oluştuğunu, ayrıca ihale şartnamesinin 14/A maddesi gereğince idare lehine ek zarar bedeli verilmesi gerektiğini ileri sürerek iki ihale arasında bedel farkı ve ek zarar tutarı toplamı 11.928,36-TL ve 2.147,10-TL KDV toplamı olan 14.075,46-TL’nin tahakkuk başlangıç tarihinden itibaren reeskont oranında faiz uygulanarak tahsilini istemiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile iki ihale arasındaki bedel farkı olan 5.852,93-TL ile ek zarar olan 3.075,57-TL olmak üzere toplam; 8.928,50-TL’nin davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine, iki ihale arasındaki bedel farkı olan 5.852,93-TL ile ek zarar olan 3.075,57-TL olmak üzere toplam 8.928,50-TL üzerinden KDV hesaplanarak davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine, İki ihale arasındaki bedel farkı olan 5.852,93-TL için 17.12.2012 tarihinden tahsil tarihine kadar TC. Merkez Bankasının kısa vadeli krediler için öngördüğü oranda reeskont faizi işletilmesine, bulunacak olan bu oranın davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine, Ek zarar olan 3.075,57-TL üzerinden KDV hesaplaması ve reeskont faizi taleplerinin ve fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki davada, iki ihale bedeli arasında idare aleyhine oluşan fark ile şartnamenin 14/A maddesinde hükme bağlanan ek zararı talep etmiş, mahkemenin hükmüne esas aldığı bilirkişi raporunda ek zarar ve bedel farkı hesaplanmış ve mahkemece de bu bedele hükmedilmiş olmakla birlikte mahkemece, “toplam bedel üzerinden istenilen faiz ise(ek zarar hesaplaması üzerinden faiz hesaplanması); şartnamenin 14/A maddesi gereğince davalıya yükletilen ek zarar, özü itibariyle bir çeşit faiz olduğundan, zira paradan belirli bir süre mahrum kalınması karşılığında ve bu dönem için uğranılan zarara karşılık olarak istenmekte olduğundan, bu istenilen ek zararın aslında faiz olduğuna kanaat getirildiği, bu nedenle davacı kurumun iki ihale bedeli arasında oluşan zararından doğan 5.892,93-TL.lik alacağa ek zarar adı ile hesaplanan 3.075,57-TL.nin asıl borca eklenmesi ve toplamı olan 8.928,50-TL. üzerinden faiz yürütülmesi faize faiz yürütülemeyeceğine ilişkin 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 121/son maddesi hükmüne aykırılık oluşturduğu” gerekçesiyle ek zarara ilişkin faiz ve KDV talepleri reddedilmiştir. Taraflar arasında uygulanması gereken satış şartnamesinin 14/A maddesinde “…iki ihale arasında meydana gelen fiyat farkının tamamı (Evvelce gelir kaydedilmiş olan teminat mahsup edilmeksizin) ile ilk ihaleye göre bedel yatırılması gereken en son günden ikinci ihaleye veya pazarlığa göre bedel yatırılması gereken en son güne kadar geçen süre için ilk ihale bedeline göre hesaplanacak parti satış tutarının %17 ek zarar toplamından oluşacak idaremiz alacağını….ödeyeceği” hükme bağlanmış olup, bu hüküm tarafları ve bu bağlamda davalıyı bağlayıcı niteliktedir. Bu itibarla davacının az yukarıda açıklanan şartname hükmü gereğince ek zararının talep etme hakkının bulunduğunun kabulü zorunlu olup cezai şart niteliğinde olduğu 27.04.2015 tarihli hükme esas alınan bilirkişi raporunda da açıklanmıştır. Hal böyle olunca, mahkemece, davacının talep edebileceği ek zararın faiz niteliğinde olmadığı, cezai şart niteliğinde olduğu değerlendirilerek hasıl olacak sonuca uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun hükmün kapsamı başlıklı 297/2. maddesinde; “Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir.” düzenlenmesine yer verilmiştir. Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; Taraflar arasındaki temel uyuşmazlık, davacı ile davalı arasında imzalanan Orman Emvali Satışından kaynaklanmaktadır. Davacı, dava dilekçesinde, 11.928,26-TL ek zarar ve fiyat farkına ek olarak 2.147,10-TL KDV’sinin de davalıdan tahsiline karar verilmesini istemesine rağmen mahkeme KDV talebi hakkında “…üzerinden KDV hesaplanarak davalıdan alınarak davacı kuruma verilmesine….” denilmek suretiyle davacının KDV talebi ile ilgili hüküm kısmında açık bir hüküm kurulmadığı, kararın bu haliyle infazda da tereddüt yarattığı, böylelikle az yukarıda değinilen düzenlemeye aykırılılık oluşturulduğu görülmektedir. Karar bu yönüyle de usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, (3) bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 07/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.