Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/4141 E. 2018/9872 K. 22.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/4141
KARAR NO : 2018/9872
KARAR TARİHİ : 22.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi(Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalıların murisinin bankalarından tüketici kredisi kullandığını, kredi borcu sona ermeden evvel murisin vefat ettiğini, kalan borç nedeniyle mirasçıların sorumlu olduğunu, alacağın tahsili için başlattığı takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve asıl alacağın %20’sinden az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalılar, borcun murisin kendi hayat sigortasından karşılanması gerektiğinden, davanın reddini dilemişlerdir.
Davalıların murisi Bağkur’dan emekli olabilmek için taksitleri maaşından ödenmek üzere 19/08/2008 tarihli 22.000,00TL bedelli 7 yıl vadeli tüketici kredisi çekmiş, 14/02/2013 te murisin vefat etmesi üzerine aylık taksitlerin ödenmediği gerekçesiyle banka öncelikle asıl borçlu murise, ölümü öğrenmesiyle birlikte de davalılara ihtarname çekerek borcun ödenmesini istemiştir. Bu arada banka hayat sigortası tarafı olan …Emeklilik A.Ş.’ye de kredi taksit tutarlarının ödenmesi için başvurmuş, 26/06/2013 tarihli verilen cevabi yazıda 5754471 nolu poliçenin başlangıç tarihinin 19/08/2012 olduğunu, …Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesinde “Beyan yükümlülüğünün kasıtlı ihlalinde sigortacı riziko gerçekleşmiş olsa bile sözleşmeden cayabilir ve prime hak kazanır.” hükmüne istinaden sözleşmeden cayılmış olup sigorta bedelinin tazmin edilemeyeceğini ve primin iade edilemeyeceğini bankaya bildirmiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile itirazın kısmen iptaline, takibin 13.878,87 TL üzerinden devamına, 13.878,87 TL nin %20’si oranında icra inkar tazminatına karar verilmiş; hüküm, davalılar tarafından temyiz edilmiştir.
Sigorta sözleşmesi kurulurken sigortalıya yüklenen doğru bilgi verme (ihbar) yükümlülüğünü düzenleyen 6762 sayılı TTK’nın 1290. maddesi( 6102 sayılı TTK 1435,1439 ve 1440. maddeler) her ne kadar mal sigortalarına ilişkin bulunmakta ise de, Yargıtay’ın yerleşik kararları ile hayat sigortalarında da uygulanmaktadır. Hatta anılan bu düzenleme, …Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi ile sözleşme hükmü halini almıştır.
Gerek TTK’nın 1290. maddesi ve gerekse …Sigortası Genel Şartlarının C-2.2. maddesi düzenlemesine göre sigorta şirketinin sorusu üzerine veya her hangi bir soru sorulmadan (dolayısı ile buna ilişkin bir form doldurulmadan) sigortalı, sözleşmesinin yapılması sırasında kendisinin bildiği ve sigortacının sözleşmeyi yapmamasını veya daha ağır şartlarla yapmasını gerektirecek bütün halleri sigortacıya bildirmekle yükümlü olup, formun doldurulmamış olması sigortalının sağlığına ilişkin konularda sigortacıya bildirimde bulunma yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz. Şayet sigortalı tarafından var olan hastalık kasten bildirilmemiş ise sigortacının sözleşmeden cayma hakkı söz konusudur.
Somut olayda, taraflar arasındaki uyuşmazlık, poliçenin düzenlenmesi sırasında sigortalının kalp hastalığı ve iddia edilen diğer hastalıklarının olup olmadığı, sigortalının önceki hastalıkları ile ölümü arasında illiyet bağının olup olmadığı, bu hastalıkları kasten gizleyip gizlemediği, dolayısı ile ihbar yükümlülüğüne aykırı davranıp davranmadığı noktasında toplanmaktadır.
Dosya içinde bulunan tıbbi geçmişe ilişkin bilgilerden ve tanık beyanlarından dava dışı murisin 2000 yılından beri kalp, yüksek tansiyon ve böbrek hastalığı sebebi ile takip edildiği anlaşılmıştır.
Mahkemece hesap uzmanı bilirkişiden rapor alınmış olup, doğru beyan mükellefiyetinin ihlali sonucunu doğurup doğurmadığının araştırılması yönünde müteveffanın sigorta poliçesi yapılırken gizlediği belirtilen hastalığı ile ölüm nedeni arasında illiyet bağı olup olmadığı bunun sonucunda poliçesin geçerli olup olmadığı (TTK’nın 290.md) hususunun müteveffanın hastane kayıtları ve ilgili belgelere göre uzman doktor bilirkişi (ATK) marifetiyle bu konuda araştırma yapılmaksızın hüküm kurulmuş olması doğru olmadığından, yukarıda açıklanan hususlar değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksi düşüncelerle yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalılar yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.