YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/3708
KARAR NO : 2018/10024
KARAR TARİHİ : 24.10.2018
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, davalı ile arasında düzenlenen 2012 yılına ilişkin “… Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi” gereğince davacı şirketin davalı kuruma sağlık hizmeti sunduğunu, Genel Sağlık Sigortası kapsamında bulunan … isimli şahsın kimlik bilgilerini adı geçenin bilgisi dışında kullanan …’nın davacıdan sağlık hizmeti aldığı, bu durumun 2012 yılına ilişkin “… Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi”inin 7.1.1.maddelerine aykırı olduğu gerekçesiyle davalı kurum tarafından yine sözleşmenin 10.4. ve 11.1.1.2.maddeleri uyarınca davacı şirkete 10.000,00 TL cezai şart tahakkuk ettirildiğini, bu meblağın 12.06.2015 tarihinde fer’ileri ile birlikte toplam 10.261,36 TL olarak kurum nezdindeki hakedişlerinden mahsup edildiğini, kurum işleminin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, başvuru yapan hastanın, davacı şirkete ait hastaneye SUT’ta yer alan müracaata ve kimlik tespiti işlemlerine ilişkin düzenlemeler ve davalı ile arasında akdedilen sözleşme hükümleri doğrultusunda kabul edildiğini, hastanın kimlik tespitinin usulüne uygun yapıldığını, öte yandan hastanın kabul edildiği tarihte Biyometrik Kayıt ve Doğrulama Sistemi’nin …’de uygulanmaya başlamadığını belirterek, davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak davacı hakedişlerinden mahsup edilen 10.000,00 TL cezai şartın ferileri ile birlikte mahsup tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalı kurum tarafından davacı hakedişinden haksız olarak mahsup edilen cezai şartın (ferileri ile birlikte toplam 10.261,36 TL) kesintinin yapıldığı 12.06.2015 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, sigortalı yerine başvuruda bulunan hastanın tıbbı terminolojiye vakıf profesyonel bir toksikoman olduğunu, hastanelerde hastayı gören ve tedavi uygulayan hekimlerin yazılı ifadelerine göre de hastalığıyla ilgili ikna yeteneği ve elinde bunu tevsik edecek kendisi tarafından düzenlenmiş sahte tıbbi belge örnekleri bulunduğunu, bu tür tıbbi verilere sahip bir hasta için sağlık kurum/kuruluşu tarafından yapılacak ilk işlemin adı geçenin bilgilerin tespiti değil, tıbbi müdahalede bulunulması olduğunu, hastanın kimlik bilgilerinin doğru olup olmadığının sağlık personeli tarafından değerlendirilmesin de kişinin her kuruma genel olarak bir kez başvurması nedeniyle mümkün görülmediğini, tüm bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde; davacı hastane tarafından yapılan işlemin Başbakanlık genelgesine ve diğer mevzuat hükümlerine uygun olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, sağlık hizmeti sunucusu olan davacı hastanenin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında ibraz edilen kimlik belgelerinin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol yükümlülüğü bulunup bulunmadığı ve bu yükümlülüğünün kapsamı noktasındadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle yasal mevzuata göz atılmalıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 71. maddesinde, “Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67. maddenin üçüncü fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlaması yasaktır. Bu fiilleri işleyenlerden kurumun uğradığı zararın iki katı kanunî faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilir ve ilgililer hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur.
Olay tarihinde yürürlükte olan Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) 3.1.2.maddesine göre; “Sağlık kurum ve kuruluşları, Kurum sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin müracaatı aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapacaktır. Kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından uğranılan zarar geri alınır.” Taraflar arasında düzenlenen Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin 5.1.2.maddesinde, ”Faturaya dayanak oluşturan belgeleri gerçeğe aykırı olarak düzenlediğinin kurumca tespit edilmesi halinde: gerçeğe aykırı olarak düzenlenen belge nedeniyle tahukkuk eden hizmet bedelinin 10.000,00 TL’den az olmamak şartıyla beş katı tutarında …işlem yapılır” hükmü düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; sağlık hizmeti sunucusu olan davacının, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapmak ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Dava dışı …’nın kendisi tarafından düzenlenmiş sahte tıbbi belgelerle davacı hastanenin acil servisinde tedavi uygulandığı, kimlik kontrolü yapılmış olsa idi sahteliğin tespit edilebileceği, bunun için bir uzmanlığa gerek olmadığı, 3. kişilerin sahte nüfus cüzdanı kullanarak davacı kurum çalışanlarının iradelerinin sakatlanmasına da yol açmadıkları ve davacı kurumun kimlik kontrol etme yükümlülüğünü yerine getirmeyerek davalı … zarara uğrattığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtmek gerekir ki, zararın tazmini için kimlik kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi yeterli olup, ayrıca kasıt unsuru aranmayacaktır. Hal böyle olunca, mahkemece, davalı kurum tarafından uygulanan cezai şartın yerinde olması nedeniyle davanın reddine hükmedilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı lehine BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.