Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/28927 E. 2018/12282 K. 18.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/28927
KARAR NO : 2018/12282
KARAR TARİHİ : 18.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, davalının kardeşi olduğunu, davalıdan alınmış vekaletnameye dayanarak ve onun adına … kullanıldığını, ancak davalı tarafından geri ödemeler yapılmadığı için, kullanılan bu kredilerin kendisi tarafından ödendiğini, bu ödemelerin talep edilmesine rağmen karşılanmadığını, bunun üzerine başlatılan icra takibine ise davalı tarafından haksız yere itiraz edildiğini ve durdurulduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davalı asilin davacıya hiçbir borcu bulunmadığını, davalının kullanılan kredilerden haberi dahi bulunmadığını, yurt dışında yaşayan davalı aleyhine kardeşi olan davacı tarafından kötüniyetle buna benzer taleplerle bir çok davalar açıldığını, davalı adına çekilen kredilerin de davacı tarafından kendi hesaplarına aktarılıp kullanıldığını ve daha sonra davalı hesabı üzerinden kapatıldığını, kabul anlamına gelmemek kaydıyla böyle bir borç var ise de zamanaşımının dolduğunu ileri sürmüş, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, 818 sayılı BK’nın 126/4 madde ve bendine göre vekalet akdinden kaynaklanan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğu, vekalet akdinin 10.08.2007 tarihinde azil ile sona erdiği; bu akitten kaynaklanan isteklerin 10.08.2012 tarihine kadar dava ve takip konusu edilebileceği gerekçesiyle davanın vaki zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı ile davalı arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayanmakta olup, vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir. BK.nun 392.maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği herşeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı vekalet sözleşmesi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi ile başlar. Nitekim Hukuk Genel Kurulu’nun 2011 tarih ve 2011/13-161 esas ve 2011/276 karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Somut olayda, davalı vekilin hesap verme yükümlülüğünü davanın açıldığı 01.09.2015 tarihinden önce yerine getirdiğini ispat edemediğinden zamanaşımının başlangıç tarihinin davanın açıldığı tarih olduğu ve zamanaşımı süresi içerisinde açıldığının kabulü gerekir. Bu durumda, davanın açıldığı tarih itibarıyle zamanaşımı süresi dolmamış olup, mahkemece, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.