Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/26208 E. 2018/8121 K. 19.09.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/26208
KARAR NO : 2018/8121
KARAR TARİHİ : 19.09.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat … ile davacı Asil …’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı ile 25.10.2004 tarihinde imzalanan ücret sözleşmesi sonrasında 26.10.2004 tarihinde vekalet ilişkisi kurulduğunu, bu tarihten bu yana davalıya bir çok davada hukuki yardımda bulunduğunu, işlerin bedelinin … Barosu Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi üzerinden ücretlendirileceğinin kararlaştırıldığını, davalı ücreti toptan ödeyeceğini vaat ettiyse de ödemediğini, bu nedenle 10.3.2008 tarihli ihtar ile vekalet görevinden istifa ettiğini, bu istifa sonrasında dava dışı …’nü kefil olarak araya girmesiyle davalı ile tekrar anlaştığını ve 31.3.2008 tarihinde davalının vekalet verdiğini, davalının duruşması için …’na gideceğini davalıya söylediğinde bunu kabul ettiğini, ertesi gün duruşmaya gittiğinde dosyaya azilname gönderdiğini ve başka bir avukatın davayı takip edeceğini öğrendiğini, 2004 yılından beri davalı ile süren vekalet ilişkisi gereği tahsil edilen paralar hariç olmak üzere sözleşme gereği … Barosu Asgari Ücret Tarifesi’ne göre KDV Hariç 71.000,00TL vekalet ücret alacağı bulunduğunu ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalarak 40.000,00TL’nin ihtar tarihi olan 11.09.2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiş, 15.4.2013 tarihli dilekçe ile talebini 50.850,00TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı haksız azil nedenine dayalı ödenmeyen vekalet ücretinin tahsili istemiyle eldeki davayı açmıştır. Davalı, davacının kendisinin bir çok davasına vekaletname sunmasına rağmen takip etmediğini, bir kısmına sürekli olarak mazeret beyan ettiğini ve mahkeme tarafından mazeretin son kez kabul edildiği ile bir daha mazeret verilmesi durumunda davanın 1086 Sayılı HUMK’nun 409.Maddesi çerçevesinde düşürüleceğinin ihtar olunduğunu, takip edilen birçok davanın 1086 Sayılı HUMK’nun 409.Maddesi çerçevesinde takipsiz kaldığını, bir kısmının da 1086 Sayılı HUMK’nun 4069/5.Maddesi çerçevesinde açılmamış sayıldığını, davalı tarafından takip edilmesi gereken icra takip dosyalarının neredeyse tamamına yakınında hiçbir işlem yapılmadığını, davacının dava dışı 3.şahıs … ve … aleyhine devam eden davalarda vekaletnamesi bulunmasına rağmen … ve …’den vekaletname alarak davalarını takip ettiğinin tespit edildiğini, bu nedenlerle azlin haklı olduğunu, davalı ile arasında hiçbir zaman yazılı bir ücret sözleşmesi yapılmadığını, davacının nafaka dosyalarında tahsil ettiği paraları ödemediğini, kendisine avukatlık ücretine mahsuben kamyonet verdiğini, davacının kamyoneti aldığını mesajla kabul ettiğini ve bu mesajın halen kayıtlı olduğunu, savunarak davanın reddini dilemiştir. Mahkemece alınan bilirkişi raporu doğrultusunda azlin haksız olduğu kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı avukatın, vekil olarak borçları dava tarihinde yürürlükte olan BK’nun 389 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekilin BK.nun 390 maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etme yükümlülüğü vardır. Vekil sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. Şayet vekili görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık kanununun 174. maddesi hükmüne göre azil haklı ise avukatlık ücretinin ödenmesi gerekmez, haksız azil halinde ise ücretin tamamına avukat hak kazanır. Bu nedenle öncelikle davacı avukatın azlinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir.
Somut uyuşmazlıkta; hükme esas alınan raporda azlin haksız olduğu belirtilmiş ise de; azle ilişkin değerlendirme tanık beyanları esas alınarak yapılmış olup davanın mahiyeti gereği olayda tanık dinlenemez. Bu haliyle bilirkişi raporu hüküm kurmaya elverişli değildir. Bununla birlikte dosya kapsamında davacı avukatın takip ettiği dava dosyalarının bulunmadığı anlaşılmaktadır. Yine dosyanın incelenmesinde … 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2016/828 E sayılı kararında davacı hakkında 25.10.2004 tarihli ücret sözleşmesinin sahte olduğu iddiasıyla yapılan yargılamada özel belgede sahtecilik suçundan verilen hapis cezasının ertelenmesine karar verildiği, … 4. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2014/305 E sayılı dosyasında; davacı hakkında bir kısım davayı takip etmeyerek işlemden kaldırılmasına sebebiyet verdiği, mükerrer takip açarak 2. takibin iptali nedeniyle davalının mağduriyetine sebebiyet verdiği gerekçesiyle görevi ihmal suçu nedeniyle yargılama yapıldığı, … 37. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2017/539 E sayılı dosyasında ise davacı avukat hakkında yalan yere yemin etme suçundan dava açıldığı, bu dava dosyasında kamyoneti almadığına ilişkin yemin etmesi nedeniyle açılan davanın derdest olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, hükme esas alınan değerlendirme sadece yetersiz bilirkişi raporundaki tespitlere dayalıdır. Bu durumda; davacı avukatın takip ettiği tüm dosyalar iş bu dava dosyası arasına alınarak, davalının bildirdiği tüm azil sebepleri üzerinde durularak, yine ceza dosyaları da getirtilip incelenerek, gerekirse denetime elverişli bilirkişi raporu da alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı bilirkişi raporu esas alınarak yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 1.630,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/09/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.