Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/26076 E. 2018/10296 K. 06.11.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/26076
KARAR NO : 2018/10296
KARAR TARİHİ : 06.11.2018

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, davalının inşa ettiği … 60, 61, 64, 67 ve 68 nolu parsellerde koru, göl ve kent etaplarından oluşan … sitesinden A2 Blok B giriş 13 numaralı daireyi 29.07.2009 tarihli noter sözleşmesi ile 621.984,00 TL bedelle satın aldığını, 2012 yılından itibaren eksik ve ayıpları ile natamam olarak teslim edilmeye başlandığını, davalı tarafça gecikme cezası ödenmemek amacıyla satış ofisinde, broşür ve materyallerde tanıtımı yapılan ve sözleşme ve eki mahal listesinde belirtilen taahhütnamelere uygun şekilde imalatı yapılmamış ve tamamlanmamış şekilde bu dairenin kendisine teslim edildiğini, bu teslimin hukuken geçerli bir teslim mahiyeti bulunmadığını ileri sürerek, fazla hakları saklı kalarak süresinde teslim yapılmadığından sözleşme gereğince öngörülen ceza-i şart için aylık 6.219,00.-TL ile eksik ve ayıplar nedeni ile oluşan değer kaybının belirlenerek, dava tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu daireyi davacının eksiksiz ve ayıpsız olarak ihtirazi kayıt ileri sürmeden teslim aldığını, centralpark alanının yeşil alan olarak inşaa edilip kamuya terk ve site sakinlerinin kullanımına sunulacağının sözleşmede kararlaştırıldığını, davacının süresinde bir ayıp ihbarında da bulunmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 3.781-TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin 6.219-TL istemin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün de birbirine uyumlu olması gerekir. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir.
Somut olayda; mahkemece, kararın gerekçe kısmında görüşüne başvurulan bilirkişi raporuna da işaret edilmek suretiyle, eksik iş olarak nitelendirilen hususların değer kaybına neden olduğunun bildirildiği ve nispi metod yöntemine göre yapılan hesaplama sonucunda eksik ifa nedeniyle meydana gelen değer azalmasının 124.397-TL olarak hesaplandığı, tesisat katındaki dört adet bağımsız bölüm nedeni ile meydana gelen zararın 4.322-TL olabileceği kanaatine varıldığı, eksik ifa nedeniyle ayıp ihbarına gerek bulunmadığı ve bilirkişi raporunda nispi metod yöntemine göre yapılan hesaplama ile belirlenen değer kaybından davalı şirketin anılan hüküm gereğince sorumlu olduğu sonucuna varıldığı ve yine tesisat katlarının ortak alandan çıkartılarak, bağımsız bölüme dönüştürülmesi nedeniyle davacı arsa payında azalmaya neden olunduğundan, bilirkişi raporu ve ek raporlarının yerinde bulunduğu hükme gerekçe olarak gösterilmek suretiyle davanın kısmen kabulüne karar verildiği halde, hüküm kurulurken, davanın kısmen kabulü ile 3.781,00 TL’nin dava tarihinden itibaren hesaplanacak olan faizi ile birlikte davalı yandan tahsiline karar verilmek suretiyle hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşmasına sebep olunduğu gibi, hüküm altına alınan rakama nasıl ulaşıldığı da gerekçede gösterilmemek suretiyle bu hükmün denetimini de imkansız kılmıştır. Bu şekilde hüküm oluşturulması usul ve yasaya aykırı olup, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297. maddesi gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 64,57 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06/11/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.