Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/25852 E. 2019/9914 K. 15.10.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/25852
KARAR NO : 2019/9914
KARAR TARİHİ : 15.10.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar ve dahili davalı avukatlarınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R
Davacılar vekili, davacı anne …’nin hamilelik sürecinde düzenli olarak kadın doğum doktoru tarafından kontrol edildiğini, ancak doğumun davalı … hastanede 09.01.2011 tarihinde doktor bulunmaksızın uzman olduğu belirtilen ebe ve hemşire tarafından gerçekleştirildiğini, bebeğin baş çevresinin büyüklüğü nedeniyle sıkıntılı bir doğum olduğunu, daha sonra bebeğin sağ el parmaklarında hareketsizlik farkettiklerini, davalı hastaneye başvurularının bu hastane çocuk doktoru tarafından daha sonra geçeceği söylenerek geçiştirildiğini, herhangi bir düzelme olmaması üzerine başvurulan farklı … kuruluşunda yapılan tetkikler neticesinde bebeğin doğum esnasında ana rahmine sıkışması neticesinde kolundaki sinirlerin zedelenmesi nedeniyle kolunda … yaralanması olduğu teşhisi konulduğunu, davalı hastane çalışanlarınca doğum öncesi kendilerine gerekli ve yeterli aydınlatmanın da yapılmamış olduğunu, bu olay nedeniyle bebeğin fiziksel diğer aile bireylerinin ise manevi olarak acı çektiklerini ileri sürerek, küçük için 1.000,00 TL maddi tazminat, 50.000,00 TL manevi tazminat davacı anne ve baba için 25.000,00’er TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davacı tarafın maddi tazminat talebinin kabulü ile, taleple bağlı kalınarak 1.000,00 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacı tarafın manevi tazminat talebinin kısmen kabulü ile, çocuk … için 25.000,00 TL, anne … için 10.000 TL, baba … için 10.000 TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Davacıların eldeki dava ile davalı hastane bünyesinde gerçekleştirilen doğum işleminde yeterli özenin gösterilmediğini ileri sürerek, tazminat talebinde bulunduğu, mahkemece yapılan yargılama neticesinde dosya kapsamında görüşüne başvurulan … 2. İhtisas Kurulu tarafından aldırılan 07/03/2014 tarihli Adli Tıp Kurumu raporunda; doğum eylemi sırasında bebekte …lezyonu oluşması yönünden davalı hastaneye atfı kabil bir kusur tespit edilmediğinin bildirilmesine, yine Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu’ndan alınan 26/03/2015 tarihli raporda; doğum eylemi sırasında bebekte …lezyonu oluşması yönünden davalı hastaneye atfı kabil bir kusur tespit edilmediğinin bildirilmesine rağmen, davacı anne …’ye ve baba …’ye imzalatılması gereken rıza ve aydınlatılma formunun davalı hastane tarafından dosyaya sunulmadığı, dolayısı ile sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılması gerekmesine rağmen, davalı hastanenin bu yükümlülüğünü yerine getirmediği, bebek …’de doğum sırasında meydana gelen … lezyonunun gerçekleşebileceğine dair doğum öncesinde davacı anne ve acil durumda davacı annenin aydınlatılamaması ihtimaline binaen davacı babanın aydınlatılmaması nedeni ile davalı hastanenin tam kusurlu olduğu kabul edilerek yukarıda yazılı şekilde karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır.
Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayanılmıştır. (818 s. BK. 386-390) Vekil vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1 md.) O nedenle hekimin ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlar da, bu tereddüdünü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmak ve en emin yol seçilmelidir. Gerçekten de müvekkil (hasta), mesleki bir iş gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, BK.nun 394/1 maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Mahkemece alınan adli tıp raporlarında doğum eylemi sırasında bebekte …lezyonu oluşması yönünden davalı hastaneye atfı kabil bir kusur tespit edilmediğinin bildirilmiş olmasına rağmen davacı anne ve babaya gerekli aydınlatmanın yapılmamış olması nedeniyle davalının tam kusurlu olduğu sonucuna varılmıştır.
HMK’nın 266. ve devamı maddeleri uyarınca çözümü özel ve teknik bilgiyi gerektiren hallerde hakim, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar verir. Bilirkişi raporunu hazırlarken, raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu Yargıtay denetimine elverişli olacak şekilde bilgi ve belgelere dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hükme dayanak yapılabileceğinin gözden uzak tutulmaması gerekir. Bu bağlamda; her ne kadar bebekte oluşan lezyon nedeniyle hastaneye atfı kabul bir kusur bulunmadığı Adli Tıp Raporu ile belirlenmiş olduğu halde mahkemece aydınlatma görevinin yerine getirilmediği gerekçesiyle hastanenin tam kusurlu olduğu kabul edilerek davacıların maddi manevi tazminat isteminin kabulüne karar verilmiş ise de; somut olayın özelliği ve özellikle doğum vakasının aciliyeti kapsamında değerlendirme yapılarak aydınlatma görevinin yerine getirilip getirilmediği konusunda hastanenin bir kusurunun bulunup bulunmadığı hakkında bir rapor alınmak üzere üniversitelerin ilgili ana bilim dallarından seçilecek, konularında uzman bilirkişilerden oluşacak bir kurul aracılığı ile, dosyadaki tedavi evrakları ve kayıtlar, taraf savunmaları, tanık anlatımları ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek, açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar vermek gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenlerine göre davacıların tüm, davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacıların tüm, davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın davacılara, 786,00 TL harcın dahili davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.