Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/25056 E. 2019/6430 K. 22.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/25056
KARAR NO : 2019/6430
KARAR TARİHİ : 22.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı Üniversiteye ilaç satıp teslim ettiklerini ancak davalı yanca ödeme yapılmadığını ileri sürerek; faturaya dayalı yaptığımız takibe vaki itirazın iptali ile %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, fatura alacaklısı davacıya ödeme yaptıklarını savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, ödemelerin takip ve dava tarihinden sonra ödenmesi nedeni ile asıl alacak yönünden konusuz kalan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş, faiz alacağı yönünden ise Türk Ticaret Yasası’nın 1530/4-a maddesi kapsamında davanın kabulüne, şartları oluşmayan icra inkar tazminatı talebinin ise reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının yerinde olmayan bütün temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması, dava ve takipten sonra ödemelerde bulunmması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Dava ve takip tarihinden sonra, davacı yanca yapılan ödemeler neticesinde mevcut alacağın tahsil edildiği dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Her ne kadar dava böylece konusuz kalmış ise de, davanın açıldığı tarihte davacı alacağının henüz ödenmemiş kısmı açısından davanın açılmasına davalı sebebiyet vermiştir. Öyleyse, bu husus nazara alınarak vekalet ücretinin davacı lehine nispi olarak hesap edilmesi gerekirken maktu olarak hesap edilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz nedenlerinin reddine, ikinci ve üçüncü bent gereğince hükmün davacı lehine BOZULMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.