Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/23841 E. 2019/6082 K. 13.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/23841
KARAR NO : 2019/6082
KARAR TARİHİ : 13.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı şirketin anlaşmalı firmalardan aldığı indirimlerden üyelerini yararlandırmak üzere faaliyet gösteren bir firma olduğunu, 07/05/2011 tarihinde Alışveriş Taahhüt Avansı adı altında yatırmış olduğu 4.400,00 TL bedel karşılığında davalı şirkete üye olduğunu, indirimlerden yararlanmadığını üyelikten caydığını ileri sürerek 4.400,00 TL üyelik ücretinin davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece genel ticari şartname 13.3 maddesine göre ön ödemelerin iadesi talep edilemeyeceği kararlaştırıldığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında davacının ıslak imzasının taşıyan bir sözleşme bulunmamaktadır. Davalı şirketin iş takımı üyesi hesabına para yatırılarak dijital ortamda sisteme üye yapıldığı anlaşılmaktadır. Davalı hesabına yatırılan paranın kural olarak pey akçesi olduğu, cayma akçesi olarak verildiğinin davalı tarafından ispatı gerektiği açıktır. Davacının ödediği paranın açıkça cayma tazminatı olduğu kanıtlanmamıştır. Akit feshedildiğine göre pey akçesinin iadesi gerekir. Davacının imzası bulunmayan genel ticari şartname davacıyı bağlamaz. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/05/2019 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

MUHALEFET ŞERHİ

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun özel bir kanundur. Kanun’un 1. Maddesinde Kanun’un amacı açıklanmıştır; buna göre: “Bu Kanun’un amacı Kamu yararına uygun olarak tüketicinin sağlık ve güvenliği ile ekonomik çıkarlarını koruyucu, aydınlatıcı, eğitici, zararlarını tazmin edici, çevresel tehlikelerden korunmasını sağlayıcı önlemleri almak ve tüketicilerin kendilerini koruyucu girişimlerini özendirmek ve bu konudaki politikaların oluşturulmasında gönüllü örgütlenmeleri teşvik etmeye ilişkin hususları düzenlemek” tir. Kanun’un 2.maddesinde ise kapsamı açıklanmıştır. Buna göre: ”Bu Kanun, 1 … maddede belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar.” Kanun’un 3/1-e bendinde tüketicinin tanımı yapılmıştır. Bu tanıma göre: ”Tüketici: Bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek  ya da tüzel kişiyi”, ifade eder. Yine aynı maddenin “h” bendine göre: ”Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlemi” ifade eder. Aynı Kanun’un 23/1.maddesine göre ”Bu Kanunun uygulanmasıyla ilgili olarak çıkacak her türlü ihtilaflara tüketici mahkemelerinde bakılır.” HMK’nın 1. maddesine göre “Mahkemelerin görevi, ancak kanunla düzenlenir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir.” HMK’nun 114/1-c maddesine göre davanın görevli mahkemede açılması dava şartlarındandır. HMK’nun 115/1. Maddesine göre “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartları noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.”
4077 sayılı Yasadaki tanımlamalardan yola çıkıldığında ve davacının da davaya konu sözleşmeyi ticari ve mesleki olmayan amaçlarla imzaladığı, bu konuda davalının da bir itirazı bulunmadığı dikkate alındığında, davacının 4077 sayılı Yasa’nın 3/1-e bendine göre ”tüketici” sıfatına haiz olduğu tartışmasızdır. Bu nedenle taraflar arasında üyelik sözleşmesinden kaynaklanan ihtilafın 4077 sayılı Yasa’nın 23/1. maddesi gereğince tüketici mahkemesinde görülmesi gerekir. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenine ilişkin dava şartı olduğundan, temyize konu kararın öncelikle görev yönünden bozulması gerektiği kanaatindeyim. Bu nedenle sayın çoğunluğun bozma gerekçesine bu aşamada katılamıyorum.