Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/23816 E. 2019/12128 K. 04.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/23816
KARAR NO : 2019/12128
KARAR TARİHİ : 04.12.2019

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı şirket vekili, İran’da faaliyette bulunan dava dışı şirket ile kendi şirketleri arasında ticari bağlantıya aracılık etmek üzere davalı ile aralarında 06.01.2009 tarihinde Komisyon Sözleşmesi imzaladıklarını, davalının…’a yapılacak tesisle ilgili danışmanlık, aracılık hizmeti verdiğini, işin tümü ile bitmesi ve alacakların tamamen tahsili halinde davalıya 120.000,00-Euro komisyon bedeli ödenmesinin kararlaştırıldığını, sözleşme kapsamında şirketlerinin sözleşmede yazılı şartlar gerçekleştikçe tahsil ettiği bedellerle orantılı olarak davalıya komisyon ödemelerini yaptığını, ancak iş sahibi olan İranlı firmanın bakiye ödemeleri yapmaması nedeniyle bu kısma tekabül eden komisyon bedelinin davalıya ödenmediğini, davalının bu durumu bilmesine rağmen bakiye komisyon alacağının tahsili istemi ile aleyhlerine icra takibine giriştiğini belirterek, … İcra Müdürlüğü’nün 2013/2656 E. sayılı icra takibine konu alacaktan dolayı davacı şirketlerinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, davalının kötü niyeti sabit olduğundan %20’den aşağı olmamak kaydı ile tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, simsarlık sözleşmesinden doğan bakiye 47.000,00-Euro bedelin ödenmediğini, davacının işten doğan tüm alacağının akreditifle teminat altına alındığını, teminata rağmen bir kısım alacağın tahsil edilmemiş olmasının olsa olsa alacaktan feragat olarak yorumlanabileceğini belirterek davanın reddini ve %20’den aşağı olmamak kaydı ile tazminata hükmedilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davacının kanıtlanamayan davasının reddine, … 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce verilen 26.01.2015 tarihli tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davalının temyiz itirazları yönünden; davacı, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince komisyon ücretinin tahsili amacıyla aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir. Mahkemece, akreditifle ilgili belgelerin incelenmesi sonucu davacı ile dava dışı… asıllı şirket arasında bakiye alacak kalmadığı, tüm alacağın tahsil edildiği, davacının kendi inisiyatifiyle sözleşmeye göre kararlaştırılan mal bedelinden daha az bedele razı olduğu anlaşıldığından, davacının kendi rızasıyla dava dışı firmayla mutabık kalarak alacağının daha azını tahsil etse de alacağın tamamını tahsil ettiği şeklinde kabul etmek gerekeceği, davacı alacağını tahsil ettiğine göre sözleşme gereği davalının da komisyon bedeline hak kazandığı ve böylece davacının menfi tespit talebinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, kanıtlanamayan davanın ve davalının tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
İİK 72/3-4 maddesinde icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasında borçlunun gecikmeden doğan zararları karşılamak ve alacağın %15’inden aşağı olmamak üzere göstereceği tazminat karşılığında mahkemeden ihtiyati tedbir yoluyla icra veznesindeki paranın alacaklıya verilmemesini isteyebileceği, dava alacaklı lehine neticelenirse ihtiyati tedbir kararının kalkacağı, buna dair hükmün kesinleşmesi halinde alacaklının ihtiyati tedbir dolayısıyla alacağını geç almış olmaktan dolayı doğan zararını gösterilen teminattan alacağı, alacaklının uğradığı zararın aynı davada takdir olunarak karara bağlanacağı, bu zararın herhalde yüzde %40’tan aşağı tayin edilemeyeceği hüküm altına alınmış, 6352 sayılı Yasa ile yapılan değişiklikle 05/07/2012 tarihinden itibaren %40 oranı %20 olarak değiştirilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Buna göre; hükümlerin çelişkiden uzak ve infaza elverişli olması, gerçeğe ve hukuka uygun bir karar verilmesi gerekmektedir.
Öte yandan, kanunun aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararın hüküm fıkralarının, açık, anlaşılır, çelişkisiz ve uygulanabilir olması gerekmekle birlikte, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi sebeplere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak, kısaca maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir.
Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi sebeple haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bu husus 6100 sayılı HMK’nın 298/2. maddesinde de “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” şeklinde özellikle düzenlenmiştir.
Somut olayda mahkemece davanın reddine karar verilmiş ancak hüküm fıkrasında davalının tazminat talebine ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olduğu halde hükmün gerekçesinde “davacının menfi tespit talebinin yerinde olmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, kanıtlanamayan davanın ve davalının tazminat isteminin reddine” şeklinde ifadeye yer verilerek, gerekçe ile hüküm arasında çelişki oluşturulmuştur.Bu husus açıklanan yasal düzenlemeye göre HMK 297. maddesine aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Bu açıklamalar ışığında yukarıda gösterilen usul ve yasa hükümlerine aykırı şekilde karar verilmiş olması nedeniyle hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bent uyarınca temyiz olunan kararın davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın davalıya iadesine, aşağıda dökümü yazılı 15,20 TL kalan harcın davacıdan alınmasına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.