Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/22765 E. 2019/11741 K. 28.11.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/22765
KARAR NO : 2019/11741
KARAR TARİHİ : 28.11.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak ve menfi tespit davalarının asıl davada ve birleşen 2012/406 Esas Sayılı davada yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, birleşen 2013/270 Esas sayılı davada yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl ve birleşen 2012/406 Esas sayılı davanın davacı avukatı ve birleşen 2013/270 Esas sayılı davanın davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Asıl ve birleşen 2012/406 esas sayılı davada davacı, davalılar tarafından sahte reçete düzenlenerek kurumun zarara uğratıldığını beyanla asıl davada 1.336,26 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, dava konusu miktara 03.11.2009 tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmesini, birleşen davada 446,93 TL’nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini, dava konusu miktara 24/11/2009 tarihinden tahsil tarihine kadar yasal faiz işletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen 2013/270 Esas sayılı dava dosyasında davacı, 2009 yılı protokolü 4.3.6 ile 6.3.19 maddeleri uyarınca beş adet sahte reçete nedeniyle hakkında uygulanan 38.284,90 TL cezai şartın tahsili işleminin iptalini, borçlu olmadığının tespitini, tahsil edilecek cezai şartın tahsil tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı kurumdan alınarak kendisine verilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davada davanın …, … ve … yönünden kabulü ile, davaya konu 1.336,24 TL’nin 03/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, davalılar …, … ve … aleyhine açılan davanın reddine, birleşen 2012/406 Esas Sayılı davada davanın …, … ve … yönünden kabulü ile, davaya konu 446,93 TL’nin 24/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya ödenmesine, Davalılar …, … ve … aleyhine açılan davanın reddine, birleşen 2013/270 Esas Sayılı davada davanın kabulü ile, davalı kurumun 28/12/2012 tarihli 18230685/1368545 sayılı işleminin iptaline, bu işlem kapsamında davacının borçlu olmadığının tespitine, davaya konu hususta davacının sahip olduğu eczane itibariyle 38.284,90 TL kesinti yapıldığı anlaşılmakla, kesintinin yapıldığı 31/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş; hüküm, asıl ve birleşen 2012/406 Esas Sayılı davada davacı, 2013/270 esas sayılı davada davalı tarafından temyiz edilmiştir.
A-Asıl ve Birleşen 2012/406 esas sayılı davada davacının temyizi yönünden;
14.7.2004 günlü ve 5219 sayılı yasa ile HUMK.nun 427/2 maddesindeki temyiz ile ilgili parasal sınır 1.000.000.000 TL, 5236 sayılı yasanın 19. maddesi uyarınca 1.1.2016 tarihinden itibaren 2.190,00 TL’ye çıkarılmıştır. Anılan yasada derdest davalar yönünden ne şekilde uygulanacağı yönünde açık bir uygulama hükmü bulunmamakta ise de Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 23.2.2005 gün ve esas 2005/13-32, karar 2005/85 sayılı kararı uyarınca yerel mahkemelerce kurulan hükümlerin temyizinin ve temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay daireleri ya da Hukuk Genel Kurulunca verilen kararlara karşı karar düzeltme yoluna gidilmesi durumunda temyiz ya da karar düzeltme istemi hangi karara yönelik ise, o karar tarihinde yürürlükte bulunan kanun hükmünün esas alınacağı belirtilmiştir. Mahkemece; davacının, davalılardan müştreken ve müteselsilen talep ettiği 1.336,24 TL’lık alacağının bir kısım davalılar yönünden kabulüne, bir kısım davalılar yönünden reddine karar verilmiş olması nedeniyle davacı tarafından temyiz edilen bölüm karar tarihi itibariyle 2.190,00 TL.yi geçmediğinden HUMK.nun 5219 sayılı yasa ile değiştirilen 427. maddesinin 2. fıkrası gereğince davacının temyiz hakkı bulunmamaktadır. O nedenle miktar itibariyle kesin olan karara ilişkin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
B-Birleşen 2013/270 esas bayılı davada davalının temyizi yönünden;
1-6100 sayılı HMK’nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi, her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK’nun 297/2. maddesi gereğince, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Yine HMK’nun 298/2. maddesi gereğince de, gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Kararın gerekçesi ile hükmün birbirine uyumlu olması gerekir.
Somut olayda, kısa kararın verildiği duruşma tutanağında, “Davaya konu hususta davacının sahip olduğu eczane itibariyle 35.637,13 TL kesinti yapıldığı anlaşılmakla, kesintinin yapıldığı 31/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde karar verildiği belirtilmiş ve hüküm böylece tefhim edilmiş olmasına rağmen, gerekçeli kararda, “Davaya konu hususta davacının sahip olduğu eczane itibariyle 38.284,90 TL kesinti yapıldığı anlaşılmakla, kesintinin yapıldığı 31/12/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,” şeklinde hüküm kurulduğu, böylelikle kısa kararda davanın kısmen kabulüne karar verilmişken, gerekçeli kararda tam kabulüne dair hüküm kurulması suretiyle duruşma tutanağına geçirilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında aykırılık yaratıldığı anlaşılmıştır. Bu husus; az yukarıda açıklanan kısa kararla, gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olup mahkemece, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında da benimsendiği gibi, kısa karar ile bağlı kalınmaksızın, ancak kısa karar ile gerekçeli karar ve hüküm fıkrası arasındaki çelişki giderilecek şekilde yeniden bir karar verilebilmesi için usul ve yasaya aykırı olan hükmün bozulması gereklidir.
2-Bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda A bendinde açıklanan nedenle asıl ve birleşen 2012/406 Esas Sayılı davalar yönünden davacının temyiz dilekçesinin REDDİNE, B-1 bendinde açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA, B-2 bendi gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesinde şimdilik yer olmadığına, asıl ve birleşen 2012/406 esas sayılı davalar yönünden HUMK’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı, birleşen 2013/270 esas sayılı dava yönünden HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28/11/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.