Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/21084 E. 2019/12367 K. 11.12.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/21084
KARAR NO : 2019/12367
KARAR TARİHİ : 11.12.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, avukat olduğunu, davalının vekili sıfatıyla davalı lehine soruşturma dosyalarında ve icra takiplerinde işlemler yaptığını, ücretinin ödenmemesi üzerine haklı olarak istifa ettiğini ve akdi ücretlerinin tahsili amacıyla icra takibi başlattığını, başlattığı takibe haksız itiraz edildiğini ileri sürerek; itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiş, 16/03/2015 tarihinde verdiği dilekçe ile, takibin aynen devamı ile bilirkişi raporu ile belirlenen ve takibe konu miktarı aşan 22.214,00 TL’si üzerinden HMK 180. maddesi gereği davanın tamamını ıslah ile, davanın alacak davası olarak devamına ve bu tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, talep az yukarda belirttiği şekilde kabul edilmez ise HMK 180. madde gereği dava dilekçesini tamamen ıslah ettiğini belirterek 34.114,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının ücretini ödediğini ancak davalının işleri ile yeterince ilgilenmediği için 25.10.2012’de evraklarını geri aldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul kısmen reddi ile davalının … 33. İcra Müdürlüğünün 2014/6741 esas sayılı takip dosyasına yaptığı itirazın iptali ile takibin ödeme emrindeki şartlarla aynen devamına,icra inkar tazminat talebinin şartları oluşmadığından reddine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karar verilmiş; hüküm, davalı ve katılma yolu ile davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet sözleşmesinden kaynaklanan ücret alacağına ilişkindir. Davacı, ücreti ödenmediği için haklı istifa ettiğini ileri sürerek alacağın tahsili amacıyla başlatığı takibe yapılan haksız itirazın iptalini istemiş, davalı ise ücreti ödediğini ancak davalı işlerle yeterince ilgilenmediği için avukatındaki tüm evrakları aldığını, istifanın haksız olduğunu savunmuştur.
Mahkemece, kararın gerekçesinde hem davacı avukatın gerekli tüm işlemleri yaptığı kabul edilerek hem bitmiş işlerden hem bitmemiş işlerden ücret takdir edilmiş hem de istifanın gerekçe içermemesi nedeniyle istifa haksız bulunarak ıslah talebinin kabul edilmediği belirtilmiştir.
Bilindiği üzere davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Bu hak; yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını ve mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini içerir (HMK m.27). Aynı zamanda anayasal bir hak olan mahkeme kararlarının gerekçeli olması, gerekçenin kararla çelişmemesi gerektiği anlamına da gelir. Aksi takdirde gerçek anlamda bir gerekçenin varlığından söz edilemez.
Somut olayda mahkemece yukarıda bahsedilen şekilde gerekçe ile karar arasında çelişki yaratılmış olup, bu durum tarafların HMK’nın emredici 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını zedelediği gibi hükmün açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde kurulmasını öngören HMK m.197/2 hükmüne de aykırılık teşkil etmektedir.
Hükmün gerekçesiyle çelişkili olması mutlak temyiz sebeplerinden olup, kararın bu nedenle bozulması gerekmiştir.
2-Taraflar arasında davacının itirazın iptali olarak açtığı davada, ıslah yolu ile alacağın arttırılıp arttırılamayacağı hususunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Genel haciz yoluyla yapılan ilamsız icra takiplerinde, borçlunun itirazı üzerine takip durur.
Alacaklının takibin devamını sağlamaya yarayan imkânlarından biri 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 67’inci maddesinde öngörülen itirazın iptali davasıdır.
İtirazın iptali davası, takip alacaklısı tarafından, takibe itiraz eden takip borçlusuna karşı açılır.
HMK’nun 176 ve devamı maddelerinde düzenlenmiş olan ıslah müessesesi, mahkemeye yöneltilmesi gereken tek taraflı ve açık bir irade beyanı ile tarafların dilekçelerinde belirttikleri vakıaları, dava konusunu veya talep sonucunu değiştirebilmesi imkânını sağlamaktadır. İki taraf da duruşmada hazır iseler ıslah sözlü olarak yapılabilir. Usule ilişkin işlemlerin tamamen ya da kısmen ıslahı mümkündür. Ancak, her iki durumda da usulüne uygun açılmış bir davanın bulunması şarttır. Başka bir anlatımla ıslah, açılmış bir davada taraflarca yapılmış usule ilişkin işlemlere yönelik olarak yapılmalıdır. Bu bağlamda, yargılaması devam eden bir dava içinde ıslah ile ikinci bir talepte bulunma olanağı bulunmamaktadır. Davacı isterse dava dilekçesini tamamen ıslah ederek dava konusunu değiştirebilirse de, yeni dava konusu önceki dava konusunun yerine geçer ve yine tek bir dava söz konusu olur. Ancak, davacı peşin harç yanında başvuru harcını da yatırarak yeni bir talep de bulunması hallerinde ise bir ek dava olarak nitelendirilme hali söz konusudur.
Somut olayda davacı, dava dilekçesi ile; haklı olarak istifa ettiği ettiği iddiası ile akdi ücretlerin tahsili için … 33. İcra Müdürlüğünün 2014/6741 sayılı dosyası ile başlattığı icra takibine yapılan itirazın iptali ile tekibin aynı koşullarda devamını talep etmiş, yargılama aşamasında da davasını ıslah ederek takibin aynen devamı ile birlikte bilirkişi raporu ile belirlenen ve takibe konu miktarı aşan 22.214,00 TL’sı üzerinden HMK 180.maddesi gereği tamamen ıslah ile bu kısım yönünden davanın alacak davası olarak devamına ve bu tutarın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline, talep az yukarda belirttiği şekilde kabul edilmez ise HMK 180. madde gereği dava dilekçesini tamamen ıslah ettiğinive davasını alacağa çevirdiğini belirterek 34.114,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Mahkemece davanın ıslah edilen kısmı istifanın haksız olması gerekçesi ile red edilmiştir. Ancak davacı ıslah dilekçesi ile terditli talepte bulunmuş, hem kısmi ıslahta bulunarak itirazın iptali ile birlikte ıslah ettiği kısmın alacak davası olarak görülmesini,hem de şayet bu talebi kabul görmez ise davasını tamamen ıslah ettiğini belirterek davanın alacak davası olarak görülmesini istemiştir. Oysaki, dava tarihinde yürülükte bulunan 6100 sayılı HMK’nun 170/2. maddesi gereğince ıslah hakkı ancak bir kere kullanılır. Bu nedenle terditli ıslahın kabul edilmesi mümkün değildir. Ayrıca bu şekilde bir alacak talebinde bulunabilmesi için başvuru harcı yatırarak harçlandırmadığından bu dilekçenin ek dava dilekçesi olarak kabulü de mümkün değildir. Bu nedenle artırılan miktara ilişkin hüküm kurulamaz. Nitekim mahkemede, bu talebi ret ettiği halde, ıslah edilen kısım yönünden kesin hüküm oluşturacak şekilde bir karar vermiş olması hatalıdır. Islahla talep edilen kısım yok hükmündedir. Dolayısıyla bu kısım yönünden bir karar verilmesine gerek de yoktur. Mahkemece, yazılı şekilde fazlaya ilişkin talebe yönelik davanın reddine karar verilmiş olması HMK’nun 26. maddesinde belirtilen taleple bağlılık kuralına aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Bozma nedenine göre tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya, 203,22 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11/12/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.