Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/20394 E. 2017/10592 K. 02.11.2017 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20394
KARAR NO : 2017/10592
KARAR TARİHİ : 02.11.2017

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat … ile davalı … A.Ş vekili avukat …’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalının 2000 yılı nisan ayından itibaren sözleşmeli avukatlığını yaptığını, ancak davalının kendisini dışlayıcı ve saygısız tavırlar takındığını, öyle ki, takip ettiği icra dosyalarında borçluların ödeme taleplerinde ödeme planlarına vekalet ücretlerinin davalı tarafından dahil edilmediğini, bu nedenle 12.11.2009 tarihinde haklı olarak vekaletten istifa ettiğini ileri sürerek, takip ettiği tüm dosyalardan alacaklı olduğu vekalet ücretlerinden fazla hakları saklı kalarak 142.000,00 TL.nin azil tarihinden ticari faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalı, davacının pek çok icra dosyasını işlemsiz bıraktığını, etkin ve seri takip yürütmediğini, ahzu kabz yetkisi olmadığı halde tahsilatlar yaptığını, talimatlara aykırı hareket ettiğini bu nedenle istifasının haklı bir sebebe dayanmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, 12.955,02 TL.nin dava tarihinden ticari avans faizi ile davalıdan tahsiline, fazla isteğin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacının davalıdan aldığı vekaletle çok sayıda icra takipleri ile dava dosyalarını takip ettiği ve davacı avukatın 12.11.2009 tarihli ihtar ile istifa ettiği dosyadaki bilgi ve belgelerle tüm dosya kapsamından anlaşılmaktadır. Davacı, davalının vekili olarak takip ettiği dosyalardan 2008/2190, 2009/2838 ve 2009/2839 takip sayılı dosyalarda davalı banka tarafından yapılan harici tahsilatlarda avukat olarak kendisinin yaptığı masraflar ve vekalet ücretinin ödeme planına dahil edilmediğini, bu aşamalarda karşı tarafın saygısız ve dışlayıcı tutumlarına maruz kaldığını bu nedenle vekillik görevinden istifa ettiğini ileri sürerek, davaya konu alacağın tahsilini talep etmiştir. Davalı ise, davacı avukatın vekillik görevini gereği gibi yerine getirmediğini, pek çok icra dosyasını işlemsiz ve takipsiz bıraktığını, banka mevzuatına uygun takip başlatıp yürütmediğini, düzenli olarak rapor tutup ibraz etmediğini, ödeme planına bağlanan dosyalarda taahhüt alma işleminin yapılmadığını vs. nedenlerle alacaklarını tahsil edemediğini ileri sürerek, istifasının haklı sebebe dayanmaması nedeniyle ücret talep edemeyeceğini, savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişi raporuna atıf yapılarak 2009/2838 takip sayılı dosya dışında davacı iddiasının isbatlanamadığı, bu nedenle davacı avukatın istifasının haksız olduğu gerekçesi ile tamamlanmış işler açısından davacının ücret talep edebileceği gerekçesi ile dava kısmen kabul edilmiştir.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 396/1. maddesine göre, vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haksız ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanunu’nda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunundaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır. Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle takip ettiği dosyalar açısından vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakacak olursak; davacı avukatın istifa sebebi olarak gösterdiği 2008/2190 ve 2009/2839 takip sayılı dosyaların incelenmediği anlaşılmaktadır. O halde, mahkemece, bu dosyaların da incelenerek diğer istifa sebepleri ile birlikte bir değerlendirme yapılarak istifanın haklı olup olmadığı belirlenmeli ve sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
S O N U Ç : Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, 1480,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.