Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/20240 E. 2018/9311 K. 11.10.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/20240
KARAR NO : 2018/9311
KARAR TARİHİ : 11.10.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, 01.02.2001 tarihinden 17.11.2012 tarihine kadar davalıya ait ev işlerinde hizmetli olarak çalıştığını, davalının eşinin 17.11.2012 tarihinde ” s…. k ol git ” gibi onur kırıcı sözlerle hakaret ederek evden kovduğunu, bir daha gelme diyerek iş akdini feshettiğini, davalı işverenin de bu haksız feshi onayladığını, 30.11.2012 tarihine kadar çalışmış gibi sigortasının devam ettirildiğini, işveren tarafından çıkış sebebi olarak da işçinin ahlak ve iyi niyet kurallarına aykırı davranışı nedeniyle fesih halinin gösterildiğini, … 1. Noterliği’nin 13.12.2012 tarih, 24888 yevmiye numaralı ihtarnamesiyle işçilik haklarının ödenmesinin ihtar edildiğini, son aylık brüt ücretinin 940,50 TL olduğunu belirterek fazla ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 11.037,84 TL kıdem tazminatı, 1.478,15 TL ihbar tazminatı alacaklarının, kıdım tazminatı için fesih tarihinden, ihbar tazminatı için temerrüt tarihinden (19.12.2012) itibaren ayrı ayrı faizleriyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, dava dilekçesinin öncelikle görev yönünden reddini talep etmiş, davacının, 19-20-21-22.11.2012 tarihlerinde izinsiz ve mazeretsiz olarak işe gelmediğini, bugünlere ilişkin devamsızlık tutanaklarının tutulup, 22.11.2012 tarihinde kendisine ihtarname keşide edilerek, varsa haklı mazeretini bildirmesinin, aksi halde iş akdinin tazminatsız olarak feshedileceğinin ihtar edildiğini, tebligatın gönderildiği adresin …. kayıtlarında mevcut ve davacı tarafından kendisine bildirilen adres olmasına rağmen tebliğ edilemeden iade olunduğunu, bu ihtarnameye sessiz kaldığı gibi devamsızlığını da sürdürdüğünden 30.11.2012 tarihinde çıkışının verildiğini, feshin haklı olduğunu, kıdem ve ihbar tazminatına hak kazanamayacağını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 1.316,70 TL haksız fesih tazminatı ve 5.643,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-6100 sayılı HMK.nun 294. maddesi gereğince mahkeme, yargılamanın sona erdiği duruşmada hükmü vererek tefhim eder. Hükmün tefhimi her halde hüküm sonucunun duruşma tutanağına geçirilerek okunması suretiyle olur. Zorunlu nedenlerle sadece hüküm sonucunun tefhim edildiği hallerde, gerekçeli kararın tefhim tarihinden başlayarak bir ay içinde yazılması gerekir. HMK.nun 297/2 maddesi gereğince hükmün sonuç kısmında taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir. HMK.nun 298/2 maddesi gereğince de gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak da yoktur. Kısa kararla gerekçeli kararın birbirinden farklı olması yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim olunmasına ilişkin Anayasanın 141. maddesi ile HMK.nun yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca bu husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir görevdir. Somut olayda dava, davalının yanında ev hizmetlerinde çalışan davacının hizmet akdinin haksız olarak feshi nedeniyle, kendisine kıdem ve ihbar tazminatı ödenmesi gerektiği sebebine dayanılarak açılmıştır. Davalı ise davacının haklı bir nedeni olmadan iş akdini kendisinin feshettiğini, bu nedenle davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur. Ancak mahkemece verilen kararın gerekçe kısmında davacı işçinin 3 hafta yani 42 gün ihbar önel hakkının bulunduğu, bu bedelin 1.316,70 TL olduğu, davacı işçinin brüt ihbar önel bedeli olarak 1.316,70 TL alacağının bulunduğu kabul edildiği halde hüküm kısmında 1.316,70 TL haksız fesih tazminatı ve 5.643,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte, davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine denilerek ihbar öneli ücreti yerine haksız fesih tazminatına ilişkin hüküm kurularak hüküm ile gerekçe arasında çelişki oluşturulmuştur. Bu husus, az yukarıda açıklanan gerekçeli karar ve hüküm fıkrasının birbirine uygun olması gerektiğine ilişkin ilke ve yasa hükümlerine aykırı olduğu gibi, 10.4.1992 gün ve 1991/7 esas ve 1992/4 sayılı İ.B.K.’nada aykırıdır. Mahkemenin değinilen bu yönü gözardı ederek, gerekçe ile hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturacak şekilde karar vermesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11/10/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.