Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/19513 E. 2019/1328 K. 06.02.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/19513
KARAR NO : 2019/1328
KARAR TARİHİ : 06.02.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi Sıfatıyla)

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacılar, mirasbırakanları …ün ölümünden önce sigortalarını yaptırmak suretiyle kullandığı üç ayrı kredi nedeniyle, bakiye borç yönünden gerek sigorta şirketine, gerekse davalı bankaya müracaat ettiklerini, ancak mirasbırakanın kendisinde bulunan hastalığı gizlediğini beyanla sigorta yükümlülüğünden kaçındıklarını ileri sürerek; kullanılan üç farklı krediden kalan toplam 38.193,95 TL yönünden borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendilerine kusur ve sorumluluk atfedilemeyeceğini savunarak; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya kapsamından ve toplanan tüm delillerden; davacıların mirasbırakanı …ün, 21.10.2013 tarihinde 30.000,00 TL 05.02.2014 tarihinde 5.200,00 TL ve 05.03.2014 tarihinde 10.000 TL ihtiyaç kredisi kullandığı, her bir kredinin teminatı olmak üzere hayat sigortası yaptırıp, kredi taksitlerinin bir kısmını ödedikten sonra 05.05.2015 tarihinde öldüğü, mirasçıların sigorta şirketine ve davalı bankaya müracaatlarının “sigortalının bildirim yükümlülüğünü” yerine getirmediğinden bahisle neticesiz kaldığı anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; tüketici işlemi niteliğindeki banka kredileri nedeniyle, hayat sigortası yapılmış olması durumunda, bankanın poliçe limitleri dahilinde kalan kredi alacağını öncelikle sigorta şirketinden tahsil etmesi zorunludur. Bu husus, banka tarafından tüketicinin mirasçıları (halefleri) hakkında dava açılabilmesinin ön şartıdır. Banka sadece poliçe limitinin yeterli olmadığı bakiye alacak için tüketicinin mirasçılarından talepte bulunabilir. Kredi kullanan tüketici adına yapılan hayat sigortası poliçesi mevcutken, bankanın tüketicinin ölümü nedeniyle, tüketicinin mirasçılarından ödenmeyen bakiye kredi alacağının tahsili için dava açması veya icra takibi başlatması, sigorta hukukunun temel ilkelerine ve sigorta yapılmasının amacına aykırılık oluşturacağı gibi sigorta yapılmasına duyulan güven ve itimadı da zedeler. Bu nedenle banka alacağını öncelikle sigorta poliçesinden tahsil etmelidir. Medeni Kanun’un 2. maddesinde, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Eldeki davada, kredi borcunun hayat sigortası poliçesi kapsamında ödenip ödenmeyeceği noktasında çekişme mevcuttur. Bu durumda işbu davada, öncelikle, düzenlenen hayat sigortası başlıklı poliçelerde sigorta ettiren ve dain mürtehin sıfatı bulunan ve buna bağlı olarak sigorta bedeli üzerinde asıl hak sahibi konumunda olan davalı banka ile davadışı sigorta şirketi arasındaki hukuki durumun tayin ve tespit olunması, bunun sonucuna göre de davalı bankanın krediden kaynaklanan alacağını sigorta şirketinden tahsil etmesi gerekirken, buna dair herhangi bir işlem tesis etmemiş olmasının, MK’nın 2. maddesi dairesinde hakkın kötüye kullanılması niteliğinde bulunup bulunmadığı sonucuna göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
O halde, davanın esasına girilerek mirasbırakan … tarafından imzalanan hayat sigortası poliçeleri ve banka kredi sözleşmesinde belirlenen hükümler gereğince toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
2-Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/02/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.