Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/17775 E. 2019/8833 K. 25.09.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/17775
KARAR NO : 2019/8833
KARAR TARİHİ : 25.09.2019

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, 22.10.2007 tarihinde davalı bankaya konut kredisi müracaatı yaptığını, kredi talebinin uygun görüldüğünü, ancak kredi ile satın alacağı taşınmazın tapu kaydında bulunan şerh nedeniyle satış işleminin gerçekleşmediğini, bu nedenle de konut kredisini kullanamadığını, buna rağmen kendisinden toplam 5.523,00 TL haksız tahsilat yapıldığını ileri sürerek; bu miktarın iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı banka vekili, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 5.295,10 TL’nin tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı banka vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacı, davalı banka ile yaptığı konut kredisi sözleşmesine konu tutarın, satış işleminin gerçekleşmemesine bağlı olarak kendisine verilmediği iddiasına dayanarak eldeki davayı açmış; davalı banka ise, uygun bulunan kredi talebi gereğince, kullandırılan kredi tutarının davacının hesaplarına aktarıldığını, bilahare davacının kredinin kullanımından vazgeçerek kredinin kapatıldığını, dosya masrafı, ekpertiz ücreti vb. adlarla yapılan tahsilatların ve vadesi gelip de tahsil edilen kredi taksitinin istenemeyeceğini savunmuştur. Mahkemece, dosyaya kazandırılan bilirkişi raporu benimsenerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hemen belirtmek gerekir ki, davalı tarafından kullandırılan kredi 6502 Sayılı Yasanın kabul ettiği anlamda bağlı kredi niteliğinde olmadığı için, davalı bankanın taşınmazın satılmamasından dolayı bir sorumluluğundan bahsedilemez. Davalı banka sözleşme uyarınca üzerine düşeni yaparak tahsis edilen krediyi davacının hesabına aktarmış olup, hesaba aktarılan para üzerinde kredinin kapatıldığı tarihe kadar da herhangi bir tasarruf imkanından yoksun kalmıştır. Bu süre içinde krediyi davacı hesabında bekleten davalı bankaya, konut devrinin yapılmaması nedeniyle atfedilebilecek bir kusur da bulunmamaktadır. Zira, üzerindeki şerh nedeniyle konutun devredilmemesi, davalı bankaya yüklenebilecek bir kusur değildir. Davalı bankanın davacıya tahsis ettiği krediye tahsis süresi boyunca faiz işletmesinin sözleşmeye ve taraflar arasındaki ilişkinin niteliğine uygun olduğunun kabulü gerekir. Bu açıklamalar ve tespitler ışığında dosya ele alındığında; hesap hareketlerine göre 28.11.2007 tarihinde ve kredinin kapatıldığı 13.12.2007 tarihinde (B.KREDİ TAHS.) ismiyle yapılan kesintilerin davalının iddia ettiği gibi vadesi gelen kredi taksidi ve bunun içerisinde yer alan faiz alacağına ilişkin olup olmadığının değerlendirilmesi, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Dosyaya kazandırılan bilirkişi raporunda bu husus açıklığa kavuşturulmamıştır. Hal böyle olunca, dosya ek rapor alınmak üzere yeniden bilirkişiye tevdii edilerek, bu husus açıklığa kavuşturulup, yukarıdaki açıklamalar da dikkate alınarak sonucu çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Sonuç: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine, 2.bent gereğince temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25/09/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.