Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/16983 E. 2018/12351 K. 19.12.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16983
KARAR NO : 2018/12351
KARAR TARİHİ : 19.12.2018

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı tarafından ve katılma yoluyla davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R
Davacı, davalı ile aralarında 03.01.2014 tarihinde 10.04.2014 vade tarihli 22.000,00TL bedelli sözleşme ve borç senedi imzalandıklarını, vadesi geldiği halde davalının borcunu ödemediğini, bunun üzerine icra takibi başlattığını, davalının sözleşmedeki imzaya haksız itiraz ederek takibi durdurduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, kendisinin boş kağıda imza attığını, daha sonra rızası hilafına doldurularak icraya koyulduğunu savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile, … 12.İcra Müdürlüğünün 2014/5420 esas sayılı dosyasında yapılan takibe itirazın iptali ile takibin devamına, icra inkar tazminatı talebinin reddine, karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, temyize gelen davalının tüm temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacaklının alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasını itiraz ile durduran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlemek için bütün unsurların bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. O halde, mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden hükmün düzeltilerek onanması HUMK.nun 438/7 (HMK’un 370.) maddesi gereğidir.
SONUÇ:Yukarıda (1) nolu bentte belirtilen nedenle kararı temyiz eden davalının tüm temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının hüküm bölümünün 1. bendinde yer alan “icra inkar tazminatı talebinin reddine,” cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine aynen “Davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, davacı yararına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, aşağıda dökümü yazılı 1.127,07 TL. kalan harcın davalıdan alınmasına, peşin alınan 29,20 TL harcın davacıya iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/12/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.