Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/16503 E. 2019/7181 K. 13.06.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/16503
KARAR NO : 2019/7181
KARAR TARİHİ : 13.06.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile arasında düzenlenen 2012 yılına ilişkin “Sosyal Güvenlik Kurumu Özel Sağlık Hizmeti Sunucularından Sağlık Hizmeti Satın Alım Sözleşmesi” gereğince davacı şirketin davalı kuruma sağlık hizmeti sunduğunu, Genel Sağlık Sigortası kapsamında bulunan … isimli şahsın kimlik bilgilerini adı geçenin bilgisi dışında kullanan kardeşi …’nın davacıdan sağlık hizmeti aldığının tespit edildiği gerekçesi ile cezai işlem uygulandığını ve kurum nezdindeki hakedişlerinden mahsup edildiğini, adı geçen şahsın iç hastalıkları branşında olmak üzere 06.04.2012 tarihinde bulantı ve bacaklarda ağrı şikayeti ile hastaneye başvurduğunu, kanser hastası olduğunu beyan ettiğini ve yüzünde tıbbi maske olduğunu, TC kimlik numarasını ibraz ettiğini, hastayı kabul zorunluluğu olduğundan sağlık hizmeti verildiğini, o tarihte avuç içi damar izi tarama sisteminin uygulanmadığını, işlemin kasıtlı yapılmadığını ileri sürerek asıl dava ile davalı tarafından haksız ve hukuka aykırı olarak davacı hakedişlerinden mahsup edilen 8.131,18 TL cezai şart ile birleşen dava ile mahsup edilen 2.000,00 TL cezai şart toplamı 10.131,18TL nin faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, asıl dava ve birleşen davanın kabulüne, asıl dava yönünden 8.131,18TL, birleşen dava yönünden 2.000,00 TL toplam 10.131,18 TL rücu alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacı tarafa verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, eldeki asıl ve birleşen davalar ile uygulanan cezai işlemin iptalini istemiş, mahkemece, sigortalı … adlı şahsın kimlik bilgileri kullanılarak kardeşi …’na sağlık hizmeti verildiğine ilişkin somut delil bulunmadığı keza davacı şirketin söz konusu hizmeti kasten farklı kişiye sunduğu hususu da ispatlanamadığı gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir. Dava konusu uyuşmazlık, sağlık hizmeti sunucusu olan davacı hastanenin genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında ibraz edilen kimlik belgelerinin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol yükümlülüğü bulunup bulunmadığı ve bu yükümlülüğünün kapsamı noktasındadır. Uyuşmazlığın çözümünde öncelikle yasal mevzuata göz atılmalıdır. 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 71. maddesinde, “Sağlık hizmeti sunucuları, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra), 67. maddenin üçüncü fıkrasında sayılan belgeleri ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek zorundadır. Genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin kendi adına bir başkasının sağlık hizmeti almasını veya kurumdan haksız bir menfaat temin etmesini sağlaması yasaktır. Bu fiilleri işleyenlerden kurumun uğradığı zararın iki katı kanunî faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen tahsil edilir ve ilgililer hakkında 26/9/2004 tarihli ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu hükümleri uygulanır.” düzenlemesi mevcuttur.
Olay tarihinde yürürlükte olan Sağlık Uygulama Tebliği’nin (SUT) 3.1.2.maddesine göre; “Sağlık kurum ve kuruluşları, Kurum sağlık yardımlarından yararlandırılan kişilerin müracaatı aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapacaktır. Kimlik tespiti yükümlülüğünü yapmayan ve bu nedenle bir başka kişiye sağlık hizmeti sunulması nedeniyle Kurumun zarara uğramasına sebebiyet veren sağlık hizmeti sunucularından uğranılan zarar geri alınır.” Taraflar arasında düzenlenen Sağlık Hizmeti Satın Alma Sözleşmesinin 11.1.15.maddesinde; ‘sağlık hizmeti sunulmadığı halde kuruma fatura edildiğinin tespiti halinde 10.000TL den az olmamak üzere işlem bedelinin beş katı’, 11.1.16.maddesinde, ‘Faturanın veya faturaya dayanak oluşturan belgelerin gerçeğe aykırı olarak düzenlediğinin tespiti halinde 10.000,00 TL’den az olmamak üzere işlem bedelinin beş katı’,11.1.17. maddesinde ‘kurum tarafından sağlık yardımları karşılanmayan kişilere sunulan sağlık hizmetinin kurum tarafından sağlık yardımları karşılanan kişiler üzerinden fatura edilmesi halinde 10.000,00 TL’den az olmamak üzere işlem bedelinin beş katı cezai şart uygulanır’ hükmü düzenlenmiştir. Bu düzenlemeler ışığında somut olaya bakıldığında; sağlık hizmeti sunucusu olan davacının, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilere sağlık hizmeti sunumu aşamasında (acil hallerde ise acil halin sona ermesinden sonra) nüfus cüzdanı, sürücü belgesi, evlenme cüzdanı, pasaport veya verilmiş ise Kurum sağlık kartı belgelerinden biri ile kimlik tespiti yapmak ve bu belgelerin başvuran kişiye ait olup olmadığını kontrol etmek yükümlülüğü bulunmaktadır. Dava dışı …’na davacı hastanenin iç hastalıkları branşında tedavi uygulandığı, kimlik kontrolü yapılmış olsa idi sahteliğin tespit edilebileceği, bunun için bir uzmanlığa gerek olmadığı, 3. kişilerin sahte nüfus cüzdanı kullanarak davacı kurum çalışanlarının iradelerinin sakatlanmasına da yol açmadıkları ve davacı kurumun kimlik kontrol etme yükümlülüğünü yerine getirmeyerek davalı kurumu zarara uğrattığı tüm dosya kapsamı ile sabittir. Hemen belirtmek gerekir ki, zararın tazmini için kimlik kontrol etme yükümlülüğünün yerine getirilmemesi yeterli olup, ayrıca kasıt unsuru aranmayacaktır. Hal böyle olunca, mahkemece, davalı kurum tarafından uygulanan cezai şartın yerinde olması nedeniyle davanın reddine hükmedilmesi gerekirken, yanlış değerlendirme ve yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davalı lehine BOZULMASINA, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 13/06/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.