Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/12776 E. 2019/6178 K. 15.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/12776
KARAR NO : 2019/6178
KARAR TARİHİ : 15.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatı ile davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı avukatlar, davalının vekillik görevini aldıklarını vekillik görevini yerine getirirken bir kısım masraflar ve vekalet ücretinin ödenmesi hususunda davalıya … 10. Noterliği’nin 02.12.2014 tarihli ihtarname gönderdiklerini, davalının … 1. Noterliği’nin 09.12.2014 tarihli cevabi ihtarnamesi ile herhangi bir ödeme yapılmayacağı hususunda cevap verdiğini, bu ihtarname ile aralarındaki vekillik ilişkisinin haksız azil yoluyla sona erdirilmesi anlamı taşıdığını bu nedenle toplam 26.476,00 TL vekalet ücreti alacağının 09.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabul, kısmen reddi ile 13.991,33 TL vekalet ücreti alacağının 09.12.2014 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin taleplerin reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Dava, taraflar arasındaki vekalet ilişkisinden kaynaklı alacak istemine ilişkin olup, davacılar, haksız olarak azledildiğini iddia etmiş, davalı ise davacılar tarafından yanlış yönlendirildiğini, takip edilen dosyaların gerekli şekilde takip edilmediğini, kendisinin davacıların haksız azil ettiğine ilişkin bir ihtarname göndermemiş olduğunu savunarak davanı reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı avukatların vekalet ücreti ve masraf istemine ilişkin ihtarnamesine davalının cevabı ihtarname ile olumsuz cevap vermesinin azil niteliği taşıdığı, davacıların çekilmiş sayılmayacağı, azledilmiş sayılacağı anlamına geldiğini, davacıların takip ettiği dosyalarda vekalet ücreti alacağının toplam 13.991,33 TL olduğu, Avukatlık Kanunu’nun 164/son maddesi hükmüne göre karşı tarafa yükletilen vekalet ücretinin avukata ait olup karşı tarafa tahmil edilecek vekalet ücretinin miktarı, dava ve icra takibinin sonuçlanması ile belli olacağından vekil edenin avukatına ödeme borcu da bunun karşı taraftan tahsil edildiği anda doğacağı, dolayısıyla henüz karşı taraftan vekalet ücreti alacağını tahsil etmemiş olan müvekkilden avukatın bu ücreti isteyemeyeceği kural olarak belli olduğundan davacıların, karşı taraftan isteyebileceği vekalet ücretinin parasını da davalıdan istemesinin usul ve yasaya uygun olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Avukatın, vekil olarak Borçlar Kanunu’nun 505 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” Şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık avukatın dosyadan çekilmesi mi yoksa azil mi olduğu, azil kabul edilirse azlin haklı olup olmadığına ilişkindir. Davacı, davalının cevabı ihtarnamesinin haksız azil olduğunu ileri sürmüş, davalı ise, dosya numaralarını belirterek davacıların dosyalarda kendisini yanlış yönlendirdiği, bir dosyada dava değeri yokluğundan davasının reddedildiğini, dava konusu ve tarafları aynı olan iki farklı dosya açıldığını ve davacıların bu iki dosya için ayrı iki vekalet ücreti istemesinin hakkın kötüye kullanımı olduğunu,haksız azil ettiğine ilişkin bir ihtarname göndermemiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, karara esas alınan bilirkişi raporunda vekilin çekilmesi mi yoksa azil mi olduğuna ilişkin terditli değerlendirme yapılmış, fakat; cevabı ihtarname azil kabul edilecek ise azlin haklı olup olmadığına ilişkin olarak davalının savunmaları doğrultusunda herhangi bir inceleme yapılmamıştır. Mahkemenin karar gerekçesinde de cevabı ihtarname azil kabul edilmiş, ancak azilin haklı olup olmadığı yönünde bir değerlendirmenin yer almadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece davalının davacıya keşide etmiş olduğu cevabı ihtarnameyi azil kabul ettiğine göre azlin haklı olup olmadığı hususu tartışmaya açılmalı, cevabı ihtarnamenin çekilme mi, azil mi, azil ise azlin haklı olup olmadığı net bir şekilde tespit edilmelidir. Hal böyle olunca, davalının savunmaları doğrultusunda dosyalar üzerinde gerekli bilirkişi incelemesi yapılması sağlanarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerketirir.
2-Bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın istek halinde davacılara, 238,94 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 15/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.