Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2016/10665 E. 2019/6982 K. 30.05.2019 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2016/10665
KARAR NO : 2019/6982
KARAR TARİHİ : 30.05.2019

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı emlakçı, davalı arasında imzalanan sözleşme uyarınca davacının, davalının taşınmazının satılmasına aracılık ettiğini, davalının komisyon ücretini ödememesi üzerine davalı aleyhine, hak edilen ücretin yarısı için … 23. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/380 Esas (eski 2006/420) sayılı dosya ile dava açtığını, yapılan yargılama sonunda lehlerine dair kararın kesinleştiğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulan ve tahsiline karar verilmeyen 10.000,00 TL’nin 2005 tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsiline, tahsiline karar verilen 10.000,00 TL için munzam zararın tespiti ile şimdilik 1.000,00 TL alacağın tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini 1.000,00 TL den 17.219,75 TL’ye yükseltmiştir.
Davalı, zamanaşımı itirazında bulunarak esastan da davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın munzam zarar talebi yönünden kısmen kabulüne, sözleşme bedeli için açtığı davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, daha önce talep edilmeyen tellallık ücreti ile uğranılan munzam zararın tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı tarafın temerrüt faizi aşan bir zararı olduğunu ileri sürdüğü, ancak miktarını kanıtlayamadığı, bu durumda günümüz koşullarında tacir olsun ya da olmasın herhangi bir kişinin elde ettiği parayı günlük ticaretinde kullanmayacak olsa bile getiri getirmesi (yatırım) amacıyla herhangi bir şekilde değerlendireceğinin bir gerçek olduğu, davacının davaya konu alacağının zamanında tahsil edilmiş olması halinde bu parayı ekonomik bir estrümanda değerlendireceği, bunun altın, döviz, mevzuat olabileceği dikkate alınarak hepsinin ortalaması oranında bir zararının olduğunun kabul edilmesi gerektiği gerekçesiyle davacının simsarlık sözleşmesinden kaynaklanan alacağının zamanaşımı nedeniyle reddine, munzam zarara ilişkin davasının kabulüne karar verilmiştir. Öncelikli olarak dava konusu somut olayda, çözümlenmesi gereken hukuki sorun; temerrüt faizini aşan bir zararın mevcut olup olmadığıdır. Yüksek enflasyon, dolar kurundaki artış, serbest piyasadaki faiz oranlarının yüksek oluşu davacıyı ispat yükünden kurtarmaz. Zira; davacı para alacağını zamanında alması halinde ne şekilde kullanacağını kanıtlayamamıştır. Ayrıca alacaklı, uğradığı zararın kendisine ödenen temerrüt faizinden fazla olduğunu ispat etmek zorundadır. Soyut enflasyonun ya da bankalarda mevduat için ödenen faizin temerrüt faizinden yüksek oranda olması, munzam zararın gerçekleştiği ve kanıtlandığı anlamına gelmez. Burada davacının kanıtlaması gereken husus enflasyon ve mevduat faizinin yüksekliği gibi genel olgular değil, kendisinin şahsen ve somut olarak geç ödemeden dolayı zarar gördüğü keyfiyetidir. Örneğin alacağını zamanında tahsil edememekten ötürü, başkasına olan borcunu ödemek için daha yüksek oranda faizle borç aldığını, alacaklı olduğu parayı zamanında alsa idi yabancı para ile ödemek durumunda olduğu borcunu, geçen süre içinde gerçekleşen bu fark sebebiyle daha yüksek kurdan ödemek zorunda kaldığını kanıtlamak durumundadır. Ülkede yaşanan ekonomik kriz nedeniyle paranın döviz karşısında hızlı değer kaybı, yüksek enflasyon gibi genel afaki ve doğrudan davacının zararını ifade etmeyen umumi ekonomik konjonktürel olgular BK’nın 105. (T.B.K. 122.) maddesinde sözü edilen munzam zararın varlığını göstermez. O halde mahkemece, yukarıda anılan hususlar bir bütün olarak değerlendirilerek, davacı munzam zararın varlığını somut delillerle kanıtlayamamış olduğundan davanın tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30/05/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.