Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2015/8976 E. 2015/10144 K. 31.03.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/8976
KARAR NO : 2015/10144
KARAR TARİHİ : 31.03.2015

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı bankadan konut kredisi kullandığını, faizlerin düşmesi üzerine kredinin yeniden yapılandırıldığını, davalı banka tarafından dosya masrafı ve yapılandırma adı altında toplam 3.815,00 TL kesinti yapıldığını ileri sürerek bu kesinti için icra takibine başvurduğunu, davalının takibe itiraz ettiğini, takibin durduğunu belirterek itirazın iptaline, %20 icra inkar tazminatına, icra takibinden itibaren asıl alacağa avans faizi işletilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davalının İstanbul Anadolu 9. İcra Müdürlüğünün 2014/5971 E. sayılı icra dosyasına yapmış olduğu itirazın iptaline, takibin takip talebinde belirtilen miktarlar üzerinden aynen devamına, her ne kadar davacı tarafça icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş ise de takibe konu edilen dosya masrafı ve yeniden yapılandırma masrafının haksız olup olmadığının mahkeme nezdinde değerlendirilerek bu konuda bir karar verilmesine muhtaç olması nedeniyle likit ve kesin bir alacak olmadığından bu yöndeki talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, davacı vekilince temyiz edilmiştir.
İİK’nın 67. maddesinin 2.fıkrası hükmünce, icra – inkar tazminatına hükmedilebilmesi için borçlunun takip sırasında ödeme emrine itiraz etmesi ve alacağını mahkemede dava ederek haklı çıkması gerekir. Burada borçlunun kötüniyetli itiraz etmiş bulunması yasal koşullardan değildir. İnkar tazminatı, aleyhinde yapılan icra kovuşturmasına itiraz edip duran ve işin itirazla çabuk bitirilmesine engel olan borçluya karşı konulmuş bir yaptırımdır. Bunlardan ayrı, alacağın likit ve belli olması gerekir. Daha geniş bir açıklama ile borçlu tarafından alacağın gerçek miktarı belli, sabit ve belirlenmek için bütün unsurlar bilinmesi mümkün nitelikle olması yeterlidir. Borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilir durumda ise, alacağın likit ve muayyen olduğunun kabulü zorunludur. Öte yandan, alacağın muhakkak bir belgeye bağlı olması da şart değildir. Açıklanan yasal kuralların ışığında takip konusu alacak değerlendirildiğinde, borçlu yalnız başına ne kadar borçlu olduğunu tespit edebilecek konumda bulunması nedeniyle alacağın likit ve muayyen nitelikte olduğunun kabulü ile icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerekir. Mahkemece, davacının bu istemi hakkında kabul kararı verilmesi gerekirken, yazılı şekilde icra inkar tazminatı talebinin reddedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir. Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, usulün 438/7.maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenle mahkeme kararının hüküm bölümünün 2 numaralı bendinde yer alan “ her ne kadar davacı tarafça icra inkar tazminatı talebinde bulunmuş is ede takibe konu edilen dosya masrafı ve yeniden yapılandırma masrafının haksız olup olmadığının mahkeme nezdinde değerlendirilerek bu konuda bir karar verilmesine muhtaç olması nedeniyle likit ve kesin bir alacak olmadığından bu yöndeki talebin reddine,” cümlesinin hüküm fıkrasından çıkartılarak yerine aynen “Davacı lehine hüküm altına alınan asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” cümlesinin yazılmasına, hükmün düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 31.3.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.