Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2015/39741 E. 2018/654 K. 25.01.2018 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/39741
KARAR NO : 2018/654
KARAR TARİHİ : 25.01.2018

MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı… İ. vekili avukat Z… ile davacı vekili avukat …’ın gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

K A R A R

Davacı, davalı şirketin görünürde ortağı olduğunu, gerçek durumu belirlemek amacıyla aralarında 02/10/2006 tarihli sözleşme imzalandığını, bu sözleşmeye göre iş deneyim belgesinin davalı şirketçe kullanılmasına izin verdiğini, bunun karşılığında kendisine ücret ödeneceğini, ancak şirketin vergi, borç ve alacaklarından herhangi bir sorumluluğunun bulunmayacağını, kar payı almayacağı, sözleşmedeki süre sonunda hisselerini bedelsiz olarak devredeceğinin kararlaştırıldığını, daha sonra tutanak adlı tarihsiz belge ile şirket uhdesine 15.000,00’den fazla bedelli iş alındığında ücretin 3.000,00 TL’ye yükseleceği ve tenzilat oranına göre % 0.5 veya % 1 oranında ödeme yapılacağının kararlaştırıldığını, bu ödemelerin yapılmadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 2007-2008-2009 yılları ile ilgili aylık ödemeleri için şimdilik 18.000,00 TL ile alınan işlerle ilgili şimdilik 13.000,00 TL olmak üzere toplam 31.000,00 TL’nin ticari faizi ile birlikte tahsilini istemiş, ıslah ile alacağını 208.000,00 TL’ye çıkarmıştır.
Davalı, sözleşmenin BK 19 ve 20 .maddelerine aykırı düzenlendiğinden geçersiz olduğunu,ihalelerden 1 yıl süre ile yasaklandığı için kazancı olmadığını, ayrıca 2008’de değişen yasa gereği iş deneyim belgesini kullanmadığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile 208.000,00-TL’nin 31.000,00-TL’sinin dava tarihinden, 177.000,00-TL’sinin ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Anayasanın 141/3 maddesinde “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmü yer almaktadır. 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 298/2. maddesine göre; Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz. Açıklanan bu hükümler en başta yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereğidir ve emredici hükümlerden olup “Kamu Düzeni” amacı ile vaz’edilmişlerdir. Bu hükümlerle getirilen anılan biçim koşulları hükmün açıklığı ve anlaşılırlığı kadar infaz kabiliyetini de sağlamak amacını taşımaktadır. Aksı hal, yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratır. Hatta giderek denebilir ki, dava içinden davalar doğar. Hükmün hedefine ulaşmasını engeller, Kamu düzeni ve barışı oluşturulamaz.
Görülmektedir ki, uyuşmazlıkların çözümünde yargıya düşen en önemli görevlerden birisi de açık ve net çözümler bulmak, anlaşılabilir, tutarlı kararlarla kamu düzen ve barışının sağlanmasına hizmet etmek olmalıdır. Taraflar ancak gerekçe sayesinde hükmün hangi maddi ve hukuki sebebe dayandırıldığını anlayabilecekleri gibi Yargıtay denetimi de ancak kararın gerekçe içermesi halinde mümkün olacaktır. İşte bu nedenledir ki, kararın gerekçesinde hangi maddi vakıanın hangi hukuki sebeple davacıyı haklı gösterdiğinin açıklanması halinde ancak, HMK.nun 298. maddesine uygun bir kararın varlığından söz edilebilecektir. Gerek Anayasamız, gerek 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile getirilen ve yukarıda açıklanan yasal düzenlemelerin nihai amacı da budur.
Adil yargılanma hakkının içinde barındırdığı temel haklardan olan ve dayanağını insan onuru ile eşitlik ilkesinden alan, hukuki dinlenilme hakkının üç unsuru vardır. Bunlar, tarafların yargılama konusunda bilgilenme hakkı, yargılama ile ilgili açıklama ve ispat hakkı, bu açıklamaların mahkemece dikkate alınıp değerlendirilmesi yükümlülüğüdür. Gerekçe özellikle tarafların yargılamada dikkate alındığının, açıklama ve delillerinin değerlendirildiğinin bir göstergesidir.
Kararın gerekçeli olması hukuk devletinin ve hukuki güvenlik ilkesinin de bir gereğidir. Zira, mahkemenin keyfilikten uzak şekilde, hukuka ve kanuna uygun karar verip vermediği ancak gerekçeden anlaşılabilir. Bu sebepledir ki, Anayasa’da kararların gerekçeli olması özel olarak vurgulanmıştır.
Anılan yasa hükümleri dikkate alındığında somut olayda; davanın kabulüne ilişkin hüküm oluşturulurken mahkemece dosya kapsamında alınan birden fazla rapordan hangisine itibar edildiği belli olmadığı gibi, raporlarda tespit edilen alacak miktarından farklı miktara mahkemece nasıl ulaştığı da belli değildir. Ayrıca sözleşmeye göre % 5 üzerinden hesaplama yapılması gerektiği gerekçede belirtilmesine rağmen, taraflar arasındaki sözleşmede böyle bir oran yer almamaktadır. Bu hali ile mevcut karar denetime elverişli değildir. Mahkemece, açıklanan yasa hükümleri doğrultusunda alınan raporlardan hangisine itibar edildiği, bilirkişi raporlarına itibar edilmedi ise hükmedilen tutara nasıl ulaşıldığı açıklanarak, Anayasanın 141/3. ve 6100 sayılı HMK.nun 298/2. maddelerine uygun, açık anlaşılır ve denetime uygun şekilde yeniden karar verilmesi için hükmün bozulması gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenlerle davalılanın sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, 1630,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/01/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.