YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/33699
KARAR NO : 2016/8586
KARAR TARİHİ : 24.03.2016
MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı ile imzalanan devre tatil sözleşmesi gereğince, … İlçesi, … mevkiinde bulunan 911 ve 1139 parsel sayılı taşınmazlar üzerindeki … bölgesinde bulunan 262 kapı nolu evin, C bölgesi 516 nolu evin ve A bölgesi 525 kapı nolu evin, devre tatil hakkına sahip olduğunu, davalının sözleşmenin 12. Maddesine aykırı olarak, dönemlerini 3. kişilere kiraya vermeye engel oldukları gibi, kendisinin kiraya verip bedel ödemediğini, keyfi olarak yıllık aidatları fahiş belirleyerek 2005 ve 2006 yılı duyurularında belirlenen aidatların ödenmemesi durumunda kendisine ait kira bedellerinden kesinti yapılacağının bildirildiğini, bu şekilde 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında tesise alınmadığını, en son yaptığı 28.12.2005 tarihli duyurularla da çok düşük bedellerle devreleri geri alabileceğini bildirdiğini ileri sürerek, fazla hakları saklı kalarak, 2005, 2006, 2007 ve 2008 yıllarında tesisten yaralandırılmadığından her dönem için her yıla tekabül eden 1.000’er TL’nin ve 2009 yılı da dahil olmak üzere bakiye yıllara tekabül eden sözleşmenin feshi ile, bu yıllara karşılık gelen bedellerin denkleştirici adalet ilkesi gereğince ulaştığı değer belirlenerek şimdilik 500’er TL’nin yasal faizi ile ödetilmesini istemiş, ıslah ile talebini artırmıştır.
Davalı, davacı devreciden talep edilen yenileme katkı bedellerinin hukuka uygun olduğunun yargı kararları ile kesinleştiğini, yine sözleşmenin 10.maddesine göre belirlenen devre servis bedellerinin de mevzuata uygun olduğunu, devrecilerin tatil haklarını kullanabilmeleri için yenileme katkı bedeli ve devre servis bedellerini ödemeleri gerektiğini, kullanımı kendilerine bırakılan devrecilerden devre servis bedeli alınmadığını ve kira bedellerinin ödendiğini, tatil haklarından yararlanmalarına engel olunmadığını, kaldı ki, sözleşmeyi feshetmek isteyen devrecilere devrelerinin satın alınabilceğinin bildirildiğini aksi halde davacı isteklerine göre fesih koşullarının oluşmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, bozmaya uyularak, devre tatil sözleşmesinin feshine, 5 nolu devre için 250 TL’nin dava, 16.206 TL7nin ıslah tarihinden 14 nolu devre için 250 TL’nin dava, 5.053 TL’nin ıslah tarihinden, 12 ve 13 nolu devre için toplam 500 TL’nin dava, 18.252 TL’nin ıslah tarihinden işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacının G bölgesi 262 kapı nolu 5.dönem için 8.5.1991 tarihinde imzaladığı devre tatil sözleşmesi ile 26.001.400 TL. Sözleşme bedelinden , 17.554.000 Tl.nin peşin ve bakiyesinin 30 ayda ödeneceğinin kararlaştırıldığı, yine C bölgesi 516 kapı nolu 12. devre için 27.4.1987 tarihinde imzalanan devre tatil sözleşmesi ile de, 430.000 TL. Peşin ve bakiye 3.870.000 TL’nin 30 ay taksitle ödeneceğinin kararlaştırıldığı, A bölgesi 525 nolu evin 13. Devresine ilişkin 27.4.1987 tarihinde imzalanan devre tatil sözleşmesi ile de, 176.000 TL’nin peşin ve bakiye 1.584.000 TL’nin 30 ay taksitle ödeneceğinin kararlaştırıldığı, A bölgesi 28 kapı nolu 14. Devre için 6.3.1987 tarihinde imzalanan devre tatil sözleşmesi ile de, 1.650.000 TL. sözleşme bedelinin peşin ödeneceğinin kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece bozma ilamı gereğince dava tarihinden sözleşme sonuna kadar bakiye süreye karşılık gelen bedelin denkleştirici adalet ilkesine göre ulaştığı değer hesaplanırken tüfe, banka mevduat faizi, cumhuriyet altını, külçe altın, asgari ücret ve dolar bazında ortalamaları alınarak yazılı şekilde karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak, ekonomik etkenlerden tüfe artışlarının ve mevduat faiz artış oranlarının neye göre hesaplandığı mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporundan anlaşılamamaktadır. Öyle ki, tüfe/üfe artışlarının Türkiye İstatistik Kurumu verilerinden, mevduuat faiz oranlarının da Türkiye Merkez Bankası verilerinden yararlanılarak belirlenmesi gerekir. Yine ekonomik etkenlerin bozma ilamında da sınırlı tutulmadığı gözetildiğinde, tüfe ve üfe artış oranlarının, asgari ücretin yanında memur maaş artış oranlarının ve dolar yanında diğer döviz kurlarındaki artış oranlarının da hesaba katılması gerekir. Mahkemece bu yönlerde eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
Yine, davacının sözleşme bedellerini peşin ödemediği bakiye bedellere ilişkin taksitlendirme yapıldığı anlaşılmaktadır. Ancak mahkemece, denkleştirici adalet ilkesine göre hesaplama yapılırken sözleşme bedelleri peşin ödenmiş gibi hesaplama yapılmıştır. Bu nedenle, her bir taksidin ödendiği tarihler dikkate alınarak alım gücü değerinin ne olabileceği konusunda yukarıda açıklanan ilke ve esaslar dahilinde inceleme yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmelidir. Mahkemenin bu yönleri göz ardı ederek yazılı şekilde karar verilmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1. bent gereğince temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 2.851,39 TL harcın istek halinde davalıya iadesine, 24/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.