Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2015/29542 E. 2015/30286 K. 19.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/29542
KARAR NO : 2015/30286
KARAR TARİHİ : 19.10.2015

MAHKEMESİ :. Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı ile aralarında PVC işinden kaynaklı ticari bir ilişki olduğunu, bu ilişki başladığı sırada davalıya 100.000,00 TL bedelli bonoyu teminat senedi olarak verdiğini, aralarında anlaşmazlık çıkması üzerine ticari ilişkinin devam etmemesini kararlaştırdıklarını, 07.07.2014 tarihindeki hesaplaşmaya göre davalıya 15.400,00 TL borcu olduğunun belirlendiğini, bunun üzerine 100.000,00 TL bedelli teminat senedini iade etmesi karşılığında 15.400,00 TL bedelli senedi vereceğini davalıya söylediğini, davalının da kabul etmesi üzerine bonoyu boş olarak imzaladığını, davalının 100.000,00 TL bedelli senedi vereceği sırada bononun üzerinde lehtar ve keşideci olarak kendi adı olduğunu fark edince, davalının boş olarak imzaladığı bonoyu cebine koyduğunu ve “benim senden 998.000,00 TL alacağım var, boş bonoya bu miktarı yazacağım” dediğini, bu arada polis çağırdığını ve her iki bononun da davalıda kaldığını, davalının Cumhuriyet Savcılığı dosyasında 100.000,00 TL lık bononun teminat olarak kendisine verildiğini ve kendisinin alacağının sadece 15.400,00 TL olduğunu kabul ettiğini, takibe dayanak 100.000,00 TL lık bono aslı incelendiğinde lehtar kısmında adının altına davalının adının da yazıldığını, bu değişiklikle ilgili kendisinin hiçbir parafının olmadığını, lehtar kısmına davalının adının sonradan ilave edildiğini, ayrıca lehtar ve keşideci kısmında kendi adının yazdığını, bu durumda bononun geçersiz olduğunu ileri sürerek, 100.000,00 TL lik bonoya dayalı icra takibinden dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, bonodaki imzanın borçluya ait olduğunu, usulüne uygun tanzim edilmiş senede karşı davacının borçlu olmadığını aynı kuvvette bir senetle ispatlaması gerektiğini, senette teminat senedi olduğuna dair bir ibare olmadığı gibi herhangi bir tahrifat ve eklenti de olmadığını, sehven alacaklının adının yazması gereken yere borçlunun da adının yazıldığını, davacı ile aralarında 3 yıldır ticari ilişki olup, davalıdan mal aldığını savunarak davanın reddini, % 20 kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, icra hukuk mahkemesinde görülen ve kesileşen davada, bononun zorunlu unsurları taşımaması nedeniyle takibin iptaline karar verildiği gerekçesi ile dava konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki dava ile, kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip dosyasına konu 100.000,00 TL lik senedin geçersiz olduğunu ileri sürerek, icra takibinden dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiş; mahkemece, bononun zorunlu unsurları taşımaması nedeni ile takibin iptaline dair icra hukuk mahkemesi tarafından verilen ve kesinleşen karar esas alınmak suretiyle davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Bilindiği gibi İİK.nun 72. maddesi (menfi tespit) ve (istirdat) davalarını, bütün ayrıntıları ile birlikte düzenlemiştir. Menfi tespit davası ile, davalı tarafından varlığı iddia edilen bir hukuki münasebetin mevcut olmadığının tespiti istenir. Bu hukuki münasebetin mevcut olmadığının tespit edilmesini dava edebilmek için, davalının daha önce o hukuki ilişkinin varlığını iddia etmiş bulunması lazımdır. Menfi tespit davasının konusu, alacağın doğum şartlarından herhangi birinin eksikliği veya sükut sebeplerinden birinin varlığı sonucunda yokluğunun tespitidir. Gerek bilimsel ve gerekse yargısal görüşlerde oybirliği ile benimsenen görüşe göre; borçlu tarafından açılmış olan bir menfi tespit davası davalı alacaklı yararına sonuçlanır, yani reddedilirse (İİK.nun 72/3. maddesi hükmünün doğal sonucu olarak); davacı, borçlu bulunmadığını kanıtlayamamış ve böylece maddi hukuk açısından borcun varlığı tespit edilmiş olur ki, borçlu için ileride bir istirdat davası açma yolu ve imkanı da artık kapanmış bulunur.Hemen belirtmek gerekir ki, icra mahkemesi kararları maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davacı tarafından açılan kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takibin iptali davasında icra hukuk mahkemesince verilen “takibin iptali” kararı maddi anlamda kesin hüküm teşkil etmez. İcra hukuk mahkemesinde, alacağın dayanağı olan senet sadece TTK’nun 776. maddesi yönünden incelenmiştir. Davacının bu senet nedeniyle davalıya borçlu olup olmadığı hususunda genel hükümlere göre inceleme ve araştırma yapılarak verilmiş ve kesinleşmiş maddi anlamda bir kesin hüküm bulunmamaktadır. Hal böyle olunca, davacı borçlunun icra takibinin dayanağı olan senet nedeniyle davalı alacaklıya karşı borçlu olmadığına ilişkin menfi tespit davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır. Bu durumda mahkemece, işin esası incelenerek taraf delilleri toplanmak suretiyle, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yazılı şekilde davanın konusuz kaldığından karar verilmesine yer olmadığına karar veriilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın BOZULMASINA, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde taraflara iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 19/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.