Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2015/26627 E. 2015/31578 K. 02.11.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/26627
KARAR NO : 2015/31578
KARAR TARİHİ : 02.11.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 06/06/2014
NUMARASI : 2014/251-2014/254

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı kurum ile aralarında Hizmet Satın Alma Sözleşmesi bulunduğunu, sözleşme gereğince bir aylık dönem sonunda verdiği hizmetleri, davalı kuruma bildirdiğini ve medula sistemi aracılığı ile hak edişini aldığını, ancak 2013 yılı Aralık döneminde vermiş olduğu hizmetler karşılığında 48.362,52 TL hak edişinin ödenmeyeceğini gerek şifahi olarak gerekse medula sisteminden öğrendiğini, bu kesinti konusu işlemin dava dışı İ.. T..’nun almış olduğu 30 seanslık fizik tedavi hizmet bedeli olduğunu, adı geçenin bu tedaviyi aldığını, verilen hizmetin usulsüz olduğundan dava dışı hasta İ.. T..’ya yapılan tedavi hizmeti nedeniyle 48.362,52 TL’lik hukuka aykırı kesinti işleminin iptali ile işbu kesinti işleminden dolayı borçlu olmadığının tespitine, kesinti uygulamasının da tedbiren durdurulmasına, kesinti işlemi nedeniyle haksız olarak mahsup edilen bedelin istirdadına karar verilmesini istemiştir.
Dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmemiştir.
Mahkemece, 6100 sayılı HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca hukuki yarar nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacağın haksız kesinti(mahsup) nedeniyle borçlu olmadığının tespitinden ibarettir. Mahkemece dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile davalının, davacıya henüz verilmiş bir cezai işlem ve yapılmış bir kesinti bulunmadığından gerekçesiyle HMK’nın 114/1-h maddesi uyarınca “hukuki yarar” nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı yanca süresinde temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, HMK’nın 114/h maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır. Hemen belirtmek gerekir ki davacının, dava açmakta hukuki yararının bulunması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar, ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle.). Buna göre, hukuki yarar yokluğu nedeniyle bir karar verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, cevap verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. HMK’nın 137’nci maddesinin (1.) fıkrasında ön incelemenin, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.
Diğer yandan 6100 sayılı HMK, 1086 sayılı HMUK’’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. Bazı hallerde, dava dilekçesindeki talebe göre hukuki yararı bulunmayan davacının, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi veya ikinci cevap dilekçesinin verilmesinden sonra hukuki yararının bulunduğunun anlaşılması mümkündür. 6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan “hukuki yararın bulunması” konusunda aynı Kanun’un 138. maddesi uyarınca, öninceleme sırasında dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek, savunma hakkının da tanınması gerekir. Dava dilekçesinin, davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden hukuki yarar nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine kararı verilmesi, HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır. Açıklanan düzenlemeler karşısında, dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesinden sonra öninceleme aşamasında, davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığının tartışılıp ulaşılacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden hukuki yarar yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan davanın usulden reddi yönünde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenle davacının temyiz talebinin kabulü ile hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 02/11/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.