Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2015/1534 E. 2015/11329 K. 09.04.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2015/1534
KARAR NO : 2015/11329
KARAR TARİHİ : 09.04.2015

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar, murisleri tarafından davalı bankadan kullanılan konut kredisi sırasında ve ödeme müddeti içerisinde davalının sorumluluğunu yerine getirmeyerek hayat sigortası yaptırmamış olması nedeniyle kredi kullanan murislerinin ölümü sonrasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takipten sorumlu tutulamayacaklarını ileri sürerek takip yönünden borçlu olmadıklarının tespitine, krediden dolayı borçlu sayılamayacaklarından taşınmaz üzerindeki ipoteğin de kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı sözleşme tarihi itibariyle sigorta yaptırma zorunluluklarının olmadığını, tüketicinin tercihi ile sigorta yapılmadığını, kredi borcunun ödenmemesi üzerine başlatılan takibin bu nedenle sözleşme ve hukuka uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dava, konut kredisi sırasında hayat sigortası yapılmamış davacılar murisinin ödemeler devam ederken vefatı sebebiyle, borcun mirasçılarca ödenmemesi üzerinde başlatılan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip ile dayanağı konut kredisi sözleşmesi yönünden menfi tespit ve buna bağlı olarak ipoteğin fekki istemine ilişkindir. Davacılar murisi ile davalı arasında 2.4.2007 tarihli konut kredisi sözleşmesi imzalandığı, 24.11.2009 tarihinde kredinin yapılandırıldığı, kredi kullananın ödemeler devam ederken 9.12.2012 tarihinde vefat ettiği, bakiye ödemelerin mirasçılarca tamamlanmaması üzerine davacılar hakkında … İcra Müdürlüğünün 2013/2570 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takibe başlandığı çekişmesizdir. Davacılar, davalı bankanın kredi verilmesi ve devamında hayat sigortası yaptırmamakla kusurlu davranması nedeniyle borçtan sorumlu tutulamayacaklarını ileri sürmüş, davalı ise sigorta yaptırmanın tüketicinin tercih ve yükümlülüğü olduğunu, kendilerine yüklenebilecek sorumluluk bulunmadığını savunmuşlardır.
31 Mayıs 2007 tarihinde 26538 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Konut Finansmanı Kuruluşlarınca Verilecek Sözleşme Öncesi Bilgi Formu Usul ve Esasları Hakkında Yönetmelik kapsamında yer alan hükümlere göre, hayat sigortası isteğe bağlı olarak yapılır. İhtiyari hayat sigortası, konut kredilerinde kredi kullanan tüketici için garanti teşkil ettiği kadar, ödemelerin sözleşmeye uygun tamamlanması beklentisi içinde olan kredi veren kuruluşların da menfaatinedir. Somut olayda ana sözleşme tarihi itibari ile 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe giren Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği hükümleri tatbik edilemeyecek ise de refinansman sözleşmesinin akdedildiği tarihte bu yönetmelik hükümleri yürürlüktedir. Bu halde hayat sigortası ile ilgili olarak davacılar murisi ve davalı banka arasındaki kredi sözleşmelerinin hükümleri önem arz edecektir.
2.4.2007 tarihli konut kredisi sözleşmesinin “sigorta ile ilgili hükümler” başlıklı 9. maddesinde tüketicinin hayat sigortası yaptırmaması halinde bankanın kredi verip vermemekte muhayyer olduğu, kredi ilişkisi devam ettiği sürece aynı koşullarda yenilenmediği takdirde bankanın re’sen sigortayı yenileyip primlerini herhangi bir ihbara gerek olmadan banka nezdindeki hesaplardan bizzat mahsuba yetkili olduğu açıkça düzenlenmiştir. Bankaya hayat sigortasının yenilenmesi için tüketiciye bildirimde bulunma sorumluluğu getiren Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliğinden sonra imzalanan ilk sözleşmenin eki mahiyetindeki 24.11.2009 tarihli refinansman sözleşmesinde ise sigortaya ilişkin herhangi bir düzenleme bulunmayıp, ayrıca düzenlenmemiş hususlarda ana sözleşme hükümlerinin uygulanacağı kararlaştırılmıştır. Uyuşmazlıkta kredi ilişkisinin başından itibaren sigorta yapılmadığı sabittir. Hayatın olağan akışına göre kredi kullanan tüketici konut veya hayat sigortası olup olmadığını, yenilenip yenilenmediğini kendisi takip etmelidir. Ancak kredi veren kuruluş da basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü ve mevzuat hükümleri doğrultusunda bu hususta tüketiciyi bilgilendirmelidir. Kaldı ki taraflar arasındaki sözleşmenin sigortaya ilişkin açıklanan hükümleri, sigorta yaptırılmak istenmese dahi bankanın re’sen sigorta işlemlerini yapıp masraflarını da herhangi bir ihtara gerek olmaksızın kredi kullananın hesaplarından çekme yetkisi vermekle, bankanın yetkisi kadar sorumluluğunu da arttırmaktadır. Kredi kullanan davacılar murisinin sözleşmeden yaklaşık 6 yıl kadar sonra vefat etmiş olduğu da dikkate alındığında her iki tarafın yarışan kusurlarında tüketicinin daha ağır kusurlu olduğu gözetilerek uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bozulmasını gerektirir.
2-Bozma nedenine göre davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09/04/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.