Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/9992 E. 2014/35249 K. 11.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9992
KARAR NO : 2014/35249
KARAR TARİHİ : 11.11.2014

MAHKEMESİ : İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/04/2013
NUMARASI : 2010/485-2013/175

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı(K.davalı) Ünlü Çelik Ltd. Şti. avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereğince yapı denetim hizmeti verdiğini, hizmet bedelinin ödenmediğini ve hak edilen alacağın tahsili için girişilen icra takibine yersiz olarak itiraz edildiğini ileri sürerek itirazın iptali ile icra inkar tazminatına karar verilmesini ve birleşen davanın reddini istemiştir.
Davalı, yapı denetim ücretinden müteahhidin sorumlu olduğunu, yapı denetim ücretinin kendisinden talep edilmesinin hukuki dayanağının olmadığını savunarak davanın reddini dilemiş ve birleşen davasında; aleyhine yapılan icra takibine dayanak gösterilen yapı denetim sözleşmesini imzalamadığını, böyle bir hukuki ilişkisinin ve borcunun olmadığını savunarak borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl davanın reddine, birleşen menfi tespit davasının kabulüne ve E.. O..’ın borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş; hüküm, asıl davanın davacısı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı ile yapılan sözleşme uyarınca yapı denetim hizmeti verdiği fakat hak ettiği ücretin ödenmediği ve alacağın tahsili amacıyla girişilen icra takibine yapılan itirazın haksız olduğu iddiasıyla eldeki davayı açmış olup davalı sözleşme imzalamadığını ve sorumluluğun müteahhide ait olduğunu savunmuş, birleşen davasında ise sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ve borcunun olmadığını iddia etmiştir. Mahkemece, sözleşme altındaki imzanın davalı Emine’ye ait olmadığı ve vekaletnamede yapı denetim sözleşmesi imzalama yetkisinin verilmediği ve davalıyı borç altına sokan bir sözleşmenin olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine ve birleşen davanın kabulü ile E.. O..’ın borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun’un 5. maddesinde, yapı denetim hizmet sözleşmelerinin yapı sahibi ile Denetim kuruluşu arasında akdedileceği hükme bağlanmış, bahsi geçen kanuna dayanılarak çıkarılan Yapı Denetimi Uygulama Yönetmeliğinin 8. maddesinin 1 numaralı bendinde de yapı sahibinin, yapı denetimi hizmet sözleşmesini bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığı ile imzalamak zorunda olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Yukarıda bahsi geçen yasal mevzuat uyarınca, yapının denetimi için yapı denetim kuruluşu ile hizmet sözleşmesinin imzalanması zorunluluğunun bulunduğu ve sözleşmeninde bizzat veya hukuken temsile yetkili vekili aracılığıyla yapı sahipleri tarafından imzalanması gerektiği anlaşılmaktadır. Somut olayda; Davalı Emine’nin yapı sahibi olduğu, yapı denetim sözleşmesi altındaki imzanın davalıya ait olmadığı ve sözleşmenin davalının hukuken temsile yetkisi vekili aracılığıyla imzalanmadığı anlaşılmakta ise de davacının yapı sahibi olan davalıya yapı denetim hizmeti verdiği sabittir. Davalı (birleşen davanın davacısı) bu hizmetin davacı dışında başka bir firma tarafından verildiğini iddia ve ispat etmemiştir. Bu durumda, davacının verdiği hizmet karşılığında ücret talep etme hakkının bulunduğunun kabulü gerekir. Aksinin düşünülmesi davalı arsa sahibinin haksız zenginleşmesi sonucunu doğurur ki bunun kabul edilmesi hukuken mümkün değildir. Bu durumda; mahkemece, davacı tarafından ne kadar hizmet verildiği hususunda deliller toplanarak, gerekirse mahallinde keşif yapılmak suretiyle davacının yaptığı işin miktarı belirlenip, konusunda uzman bilirkişi vasıtasıyla talep edebileceği ücret tespit edilerek hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekir. Mahkemenin değinilen bu yönleri gözardı ederek yazılı şekilde asıl davanın reddine ve birleşen davanın kabulüne dair hüküm tesis etmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın asıl davanın davacısı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.