Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/996 E. 2014/8648 K. 24.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/996
KARAR NO : 2014/8648
KARAR TARİHİ : 24.03.2014

MAHKEMESİ : Kadirli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 28/03/2013
NUMARASI : 2012/210-2013/194

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, Avukat olduğunu, davalı B.. Ö.. vekili olarak diğer davalı Belediye aleyhine işçilik haklarından doğan alacağın tahsili için dava açtığını, davanın neticelenmesini müteakip, icra takip aşamasında davalıların aralarında vardığı sulh anlaşması neticesinde kendisinin vekillikten azledildiğini ve akti vekalet ve kanuni vekalet ücreti ile yaptığı masrafların ihtara rağmen ödenmediğini, ödenmeyen bedellerden davalıların müştereken ve mütesilsilen sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla akti ve kanuni vekalet ücreti karşılığı 1.626 TL’nin, yargılama ve icra giderleri ve işlemiş faizleri karşılığı 248 TL’nin temerrüt tarihinden itibaren işleyen yasal faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar; davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 688,76 TL’nin dava tarihi olan 19/06/2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsil olunarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2-Davacının, davalı B.. Ö..’ın vekili olarak diğer davalı aleyhinde açtığı alacak davası neticesinde alacağın
tahsili için icra takibine giriştiği, takibin kesinleştiği, ancak, icra takibinin tarafları olan davalıların sulh oldukları, davacı vekil ile vekil edeni davalı B.. Ö.. arasında yazılı bir ücret sözleşmesinin bulunmadığı dosya kapsamı ile sabit olup, bu hususlar mahkemenin de kabulündedir. Davacı, takip ettiği dava dosyası ve icra dosyaları nedeniyle vekalet ücretinin ödenmediği iddiasıyla hem vekil edeni, hem de onun hasmı olan diğer davalı hakkında Avukatlık Kanununun 165.maddesine dayanarak bu davayı açmıştır.
Bir davada görev yapan avukat, vekil edeninden aralarındaki sözleşmeye göre kararlaştırılan miktarı, şayet ücret kararlaştırılmamış ise Avukatlık Kanununun 164/4 Maddesine göre özetle “değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari üret tarifelerinin altında olmamak koşulu ile davanın kazanılan bölümü üzerinden yüzde on ile yüzde yirmi arasında belirlenecek miktarı, şayet değeri para ile ölçülemeyecek işlerden ise Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenecek miktarı ücret olarak talep etmek hakkına sahip olduğu gibi, ayrıca yargılama sonunda haklı çıkılan kısım üzerinden hasma yüklenen vekalet ücretini de talep etmek hakkına sahiptir. Vekil eden avukatına belirlenen bu iki kalem ücreti ödemekle yükümlü olup, Avukatlık Kanunun 165.maddesinde ise; “Sulh veya her ne suretle olursa olsun taraflar arasında anlaşmayla sonuçlanan ve takipsiz bırakılan işlerde her iki taraf avukat ücretinin ödenmesi hususunda müteselsil borçlu sayılırlar” hükmü yer almaktadır.
Dairemiz yerleşik içtihatlarında da vurgulandığı üzere, Avukat tarafından takip edilen dosyada tarafların sulh olmaları halinde vekil eden ile avukat arasında sözleşme bulunmaması, sözleşmedeki ücretin geçersiz olması halinde gerek vekil eden gerekse hasım, sulh olunan miktar, sulh olunan miktar belli değilse, mahkemece gerçek sulh olunan miktar araştırılarak bulunacak miktar, aksi takdirde dava veya icra takibine konu müddeabihin tamamı üzerinden Avukatlık Kanununun 164/4.maddesine göre belirlenecek ücret nedeni ile mütesilsilen sorumlu sayılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında gerçekleşen somut olay değerlendirildiğinde, davacı avukatın talebine ve vekalet ücretine esas ilgili dava dosyası ve icra takip dosyası kesinleşmiş olup, davalıların aralarındaki sulh anlaşmasının ve davacı avukatın azil işleminin bu tarihten sonra yapılmış olması da nazara alındığında, mahkemece takip edilen dosyalarda müddeabihin tamamı sulh olunan miktar olarak kabul edilerek bu miktar üzerinden hesaplama yapılması gerekirken, müddeabihin yarısı üzerinden vekalet ücreti hesaplaması yapılması gerektiği yönündeki bilirkişi raporuna atıf ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
3-Davacı eldeki dava ile davalı Burak vekili olarak tüm masrafların kendisi tarafından karşılandığını ileri sürerek, yapılan masraf bedellerinin de davalıdan tahsilini istemiş ise de; savunmasını bir belge ibraz ederek ispatlayamamıştır ancak davacının dava dilekçesinde “Yemin” delili demekle yemin deliline dayandığı anlaşılmaktadır. Hal böyle olunca, mahkemece davacıya bu hususta yemin delili hatırlatılarak hâsıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile bu husustaki talebin reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda 1.bentte açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. ve 3. bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 24.03.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.