Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/9673 E. 2014/32288 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9673
KARAR NO : 2014/32288
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

ESAS NO : 2014/9673
KARAR NO : 2014/32288

A.. K.. ile H.. B.. vekili avukat M. Ha.. aralarındaki dava hakkında İzmir 2. Tüketici Mahkemesinden verilen 11/04/2013 tarih ve 2012/662-2013/320 sayılı hükmün Dairenin 30.10.2013 tarih ve 2013/15615-2013/26369 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davalı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
KARAR
Davacı, davalı bankadan kullandığı kredi nedeniyle muvafakati olmamasına rağmen maaşına bloke konulduğunu, Ağustos ayından itibaren maaşından 1.400 TL kesildiğini, iradesi dışında emekli maaşına bloke konulmasının 5411 sayılı yasaya uygun olmadığını, blokenin kaldırılmasını, kesinti miktarı olan 1.400,00 TL nin faiziyle tahsilini istemiştir.
Davalı, kesintinin yapılması için virman talimatı olduğunu, davacının talebinin dürüstlük kuralına aykırı olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 30.10.2013 tarih ve 15615 esas 26369 Karar sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş bu kez süresi içinde davalı karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Davacı kullandığı kredi borcu taksitlerinin iradesi dışında verdiği muvafakatnameye istinaden davalı bankaca emekli maaşından kesilmesinin ve maaşına bloke konulmasının hukuka aykırı olduğunu ileri sürerek ödenen taksitlerin iadesini blokenin kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı banka ise davacıya 24.07.2012 tarihli tüketici kredisi sözleşmesine istinaden maaş hesabı karşılığında 60 ay vadeli 26.500,00 TL limitli 24.08.2012 tarihinden başlayıp 24.07.2017 tarihinde sona ermek üzere tüketici kredisi kullandırıldığını, sözleşme ve ekindeki rehin sözleşmesi ve taahhütname ile takas mahsup haklarının olduğunu, emekli maaşının tamamına bloke de konulmadığını savunmuştur. Mahkemece davacının imzaladığı, sözleşme ve taahhütnamedeki düzenlemelerin haksız şart olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, 702,32 TL taksit miktarının iadesine, maaşa konulan blokenin kaldırılmasına karar verilmiştir.
17.04.2008 tarih ve 5754 sayılı yasanın 56.maddesi ile değişik 5510 sayılı yasanın 93.maddesinde “Bu kanun gereğince sigortalılar ve hak sahiplerinin gelir, aylık ve ödenekleri, sağlık hizmeti sunucularının Genel Sağlık Sigortası hükümlerinin uygulanması sonucu kurum nezdinde doğan alacakları, devir ve temlik edilemez. Gelir, aylık ve ödenekler 88.maddeye göre takip ve tahsili gereken alacaklar ile nafaka borçları dışında haczedilemez.” Denilerek emekli maaşlarının haczedilemeyeceği Kuralı getirilmiştir. Buna karşın İİK.nun 83/a maddesi “İİK.nun 82 ve 83. maddelerinde yazılan mal ve hakların haczolunabileceğine dair önceden yapılan anlaşmalar muteber değildir” hükmünü taşımaktadır. Bu madde gereğince borçlunun hacizden önceki dönemde haczi mümkün olmayan bir malın haczedilebileceğine dair alacaklı ile yaptığı anlaşma geçerli değildir. Ne var ki 28.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5838 Sayılı Kanunun 32.maddesi ile değişik 5510 Sayılı SGK.nun 93/1.maddesinde, “bu fıkraya göre haczi yasaklanan gelir, aylık ve ödeneklerin haczedilmesine ilişkin taleplerin, borçlunun muvafakati yok ise, icra müdürü tarafından reddedileceği” düzenlemesine yer verilmiştir. Bu hükmün İİK.nun 83/a maddesine göre daha özel düzenleme içerdiği ve takip hukukuna göre icra takibinin kesinleşmiş olması şartıyla haciz sırasında veya hacizden sonra 5510 Sayılı Yasanın 93.maddesi kapsamındaki gelir, aylık ve ödeneklerin haczine ilişkin verilen muvafakatin geçerli olacağı, bu durumda borçlunun haciz sırasında veya haciz işleminin gerçekleşmesinden sonraki dönemde borçlunun haczedilmesi mümkün olmayan mal ve haklarla ilgili olarak bu hakkından vazgeçebileceği, sözleşme hukukuna göre bu yasağın kesin olmadığı, yasanın tarafların iradesine ağırlık vererek muvafakat yoluyla emekli aylıklarına bloke konulmasına, borcun başka teminatlara başvurulmadan ödenmesine imkan sağladığı, böylece tarafların sözleşme ile belirledikleri hükmü ortadan kaldırmadığı anlaşılmaktadır.
Somut olayda davacı az yukarıda zikredilen yasal düzenlemeler yürürlükte iken kredi sözleşmesini imzalamıştır. Davacı tarafından imzalanan sözleşmenin 16. maddesi ve aynı tarihli taahhütname ile borcun ödenmemesi halinde banka nezdinde bulunan tüm alacakları, mevduat ve hesapları üzerinde bloke, hapis, mahsup ve takas etme yetkisini davalı bankaya vermiş olup, SGK dan aldığı maaşının kesilmesine kredinin geri ödemelerinin maaşı üzerinden yapılmasına da muvafakat etmiştir. Kredinin ilk taksitinin bir kısmına banka tarafından el konulması üzerine, 1 ay sonra eldeki davayı açmış, ödenen taksitleri de geri istemiştir. Davacı sözleşmeden dönmediğine göre borcu ne şekilde ödeyeceğini de açıklamamıştır. Bankada bu taahhüdü teminat kabul ederek başka teminat istemeden krediyi kullandırmıştır. Davalı Banka sözleşme hükümlerine göre kesinti yapmıştır. Hemen belirtilmelidir ki davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödememesi halinde sözleşme gereğince kullandırılan kredinin teminatı olarak maaşından kesinti yapılmasını kabul etmesi ve diğer teminat öngören hükümlerin sözleşmeye konulmasına rıza göstermesinin haksız şart olarak kabulü mümkün değildir. Zira davacı sözleşmenin her sayfasını ayrı ayrı imzalamış olup, serbest iradesi ile sözleşme şartlarına uygun olarak kredi borcu taksitlerinin bankadan aldığı maaşından kesilmesi için talimat verdiğine göre artık sözleşmenin söz konusu hükmünün müzakere edilerek kararlaştırılmadığı söylenemez. Ayrıca bankanın yaptığı işlemin sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerin dürüstlük kuralına aykırı düşecek şekilde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olduğu kabul edilemez. Davacının bankadan aldığı kredi borcunu sözleşme şartlarına uygun olarak ödemesi gerekir. Davacının taksitlerin maaşından ödenmesini ihtirazı kayıtsız kabul edip 1 ay sonra dava açıp kesinti bedelini geri istemesi hakkın kötüye kullanılması olup iyiniyet kurallarıyla bağdaşmaz.(TMK m.2) Tüketici haklı bir sebep olmadan sözleşmeyi tek taraflı feshedemez, ifası yapılmış bedellerin iadesini isteyemez, bu şekilde edimini tek taraflı geri istemesi de hukuken himaye göremez. Aksi halde; kredi isteyen kişinin mali durumu ve maaş gelirine göre borcunun ödenebileceği güvencesiyle kredi veren bankanın alacağının imkansızlaşması, kötü niyetli bir kredi borçlusunun borcunu hiç ödememesi gibi bir sonuç doğacaktır. Hal böyle olunca mahkemece uyuşmazlığın 5510 sayılı kanun, ahde vefa ilkesi ve tarafları bağlayan sözleşme hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup hükmün bu nedenle bozulması gerekirken onanmasına karar verilmesi doğru olmayıp davalının karar düzeltme isteğinin kabulüyle yerel mahkeme kararının bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda izah edilen sebeplerle davalının karar düzeltme isteğinin kabulüne, Dairemizin 30.10.2013 tarih ve 2013/15615 esas 2013/26369 karar sayılı onama ilamının kaldırılmasıyla hükmün davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 98,42 TL harcın istek halinde iadesine, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.