Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/9011 E. 2014/19438 K. 17.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/9011
KARAR NO : 2014/19438
KARAR TARİHİ : 17.06.2014

MAHKEMESİ : Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 07/11/2012
NUMARASI : 2011/266-2012/506

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat … ile davalı H.. Ç.. vekili avukat ….. gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı Banka, avukat olan davalı H.. Ç..’ın, dava dışı A. E., Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/355 esas sayılı dosyası üzerinden Banka aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasını takip ettiğini, yargılama sonunda “davanın kabulüne” ilişkin verilen kararın temyizi üzerine Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından, “süresinde verilmeyen temyiz dilekçesinin reddine” karar verildiğini, alacaklı tarafından başlatılan takip üzerine ödeme yapmak zorunda kaldıklarını, davalı avukatın, kararı süresinde temyiz etmemesi nedeniyle zarara uğradıklarını, davalılar arasında yapılmış olan mesleki sorumluluk sigortası gereğince diğer davalı sigorta şirketinin de bu zarardan sorumlu olduğunu ileri sürerek, uğramış oldukları zarar miktarı 65.037,97 TL’nin, ödeme tarihi olan 9.6.2010 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, alınan bilirkişi raporu gereğince, “davalı avukat tarafından, söz konusu kararın süresinde temyiz edilmesi halinde de onanması muhtemel olduğundan, davacı tarafından ispat edilmiş kesin bir zararın ve kusur ve zarar Arasında uygun nedensellik bağının ispat edilemediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, avukat olan davalı H.. Ç..’ın, özen ve sadakat borcuna aykırı davranmak suretiyle müvekkili davacı Banka’yı zarara uğrattığı iddiasıyla açılan tazminat istemine ilişkin olup, Borçlar Kanununun 380. ve devamı maddelerine göre, vekil, müvekkiline karşı vekaleti “sadakat ve özenle” ifa etmekle yükümlüdür. Vekilin özen borcunun gereği olarak, mesleki bilgi ve deneyimleri ile hayat deneyimlerine ve işlerin normal oluşuna göre gerekli girişim ve davranışlarda bulunması, başarılı sonucu engelleyecek davranışlardan kaçınıp, basiretli olarak hareket etmesi gereklidir. Vekil, amaçlanan sonucun elde edilmemesinden değil, bu sonuca ulaşmak için gerekli olan çalışmaların özenle yerine getirilmemesinden sorumludur. Bir avukatın yasa ile öngörülen süre içinde yapılması gereken işleri yapmaması, süresinde dava açmaması, müvekkili aleyhine verilen kararı temyiz etmemesi, özen borcunun gereği gibi ifa edilmediğini ve kusurlu olduğunu gösterir. Hemen belirtmek gerekir ki, tazminat hukukunda sorumluluktan söz edilebilmesi için, sadece eylemin yasaya veya sözleşmeye aykırı olması yeterli olmayıp, eylem sonucunda bir zararın da doğmuş olması ve zararla eylem arasında uygun illiyet bağının da bulunması gereklidir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa;
Davalı avukat tarafından, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2008/355 esas sayılı dosyası üzerinden dava dışı A. E. Banka aleyhine açmış olduğu menfi tespit davasının takip edildiği, mahkemece verilen “davanın reddine” ilişkin hükmün, süresinde temyiz edilmemesi nedeniyle Yargıtay 19. Hukuk Dairesi tarafından, “temyiz dilekçesinin reddine” karar verildiği sabit olup, esasen bu hususlarda taraflar arasında da uyuşmazlık bulunmamaktadır. Davacı, süresinde temyiz edilmesi halinde bozulacak olan hükmün, davalı avukatın kusuru nedeniyle temyiz ve karar düzeltme istemlerinin reddedilerek kesinleştiğini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek, tazminat isteminde bulunmuş, davalı avukat ise, temyiz süresini geçirmiş olması nedeniyle kusurlu olmakla birlikte, Banka yönünden bir zararın mevcut olmadığını, mahkemece verilen karar isabetli olup, süresinde temyiz edilmesi halinde de bozulma ihtimalinin bulunmadığını, bu durumda davacıya karşı tazminat ödemekle yükümlü tutulamayacağını savunmuştur.
Davalı avukat tarafından temyiz isteminin süresinde yapılmaması, avukatın vekalet sözleşmesinden doğan “özen borcuna” aykırı olup, davalı avukat, kendisinin de kabul ettiği gibi sözleşmeden doğan edimin ifasında kusurlu davranmıştır. Ne var ki bu noktada, davalının sorumlu olup olmadığına karar verilebilmesi için, az yukarda da değinildiği üzere, davalının eylemi nedeniyle davacının bir zarara uğrayıp uğramağının, eylemle zarar arasında illiyet bağının bulunup bulunmadığının da belirlenmesi gereklidir. Dosyada mevcut olan bilirkişi raporunda, “hükmün süresinde temyiz edilmiş olması halinde Yargıtayca hükmün bozulacağı hususunun ispat edilemediği” yönünde görüş bildirilmiş, mahkemece de bu görüş doğrultusunda, “süresinde temyiz edilmeyen Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesine ait söz konusu kararın isabetli olduğu, Yargıtayca onanmasının muhtemel olduğu” kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, mahkemece ve hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesine ait kararın esası hakkında, süresinde temyiz edilmiş olsaydı, sonucunun ne olacağı konusunda, kararın temyizen inceleneceği Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bu konudaki emsal içtihatları da gözetilmek suretiyle yeterli bir inceleme ve değerlendirme yapılmamıştır. Eksik inceleme ile hüküm kurulamaz. O halde mahkemece, söz konusu karara karşı süresinde temyiz yoluna başvurulmuş olması halinde, davacı yararına bir sonuç alınıp alınamayacağı konusunda, gerektiğinde uzman bilirkişi veya bilirkişi kurulundan, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin bu konudaki emsal içtihatları da gözetilmek suretiyle, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınıp, bu şekilde yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan nedenlerle, temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 990.00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 17.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.