YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8272
KARAR NO : 2014/37821
KARAR TARİHİ : 27.11.2014
MAHKEMESİ : Antalya 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 25/01/2013
NUMARASI : 2011/428-2013/22
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı avukat ile toplam 71.000TL bedelli bonolarının icra takibinin yapılması hususunda davalıyla sözlü olarak anlaştıklarını, bonoların tahsil edilmesi halinde bedelin %10’u oranında ücretin, tahsilat yapılamadığında ise 1.500,00TL’nin verileceği hususunun kararlaştırıldığını, ancak davalının vekalet ücretinin ödenmediği gerekçesiyle istifa ederek, aleyhinde Antalya 4. İcra Müdürlüğü’nün 2011/9575E. Sayılı dosyası ile icra takibi başlattığını, icra baskısı altında takip dosyası borcunun ödendiğini ancak yapılan sözlü anlaşma gereğince sadece 1.500,00TL borcu bulunduğunu ileri sürerek, 11.081,00TL borçlu olmadığının tespitine, haciz baskısı ile fazla ödenen 13.530,00TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile; davacının davalıya olan vekalet ücreti borcunun toplam 10.787,66TL olduğu, masraf avansı olarak fazla ödenen 1.836,20TL ve icra dosyasına yapılan 12.748,00TL asıl alacak ödemesi nazara alındığında, davacının toplam 3.796,54TL fazla ödeme yaptığı tespit edildiğinden, 3.796,54 TL yönünden davacının borçlu olmadığının tespitine ve fazla ödenen 3.796,54TL’nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, fazla talebin reddine, karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Davacı, davalıyla aralarındaki sözlü anlaşmaya binaen ve davalının istifasının haklı nedene dayanmadığı gerekçesiyle, davalının fazla vekalet ücreti alacağını icra takibine koyduğundan bahisle, menfi tespit istemiş; davalı ise davacının iddia ettiği sözlü anlaşmayı reddederek, istifasının haklı olduğundan bahisle alacaklı olduğundan davanın reddini savunmuştur.
Borçlar Kanununun 396/1. maddesine göre vekillikten istifa her zaman mümkün olup, bu istifa vekalet ilişkisini ileriye doğru sona erdiren bozucu ve yenilik doğuran bir işlemdir. Ancak istifa haklı değil ve müvekkil de bu nedenle zarara uğramışsa, vekil bu zarardan sorumludur. Avukatlık Kanununda ise haksız istifa halinde, vekil yönünden Borçlar Kanunundaki aynı konuya ilişkin düzenlemelere göre daha ağır bir sorumluluk esası getirilmiştir. Gerçekten de, Avukatlık Kanununun 174/1 maddesinde “üzerine aldığı işi haklı bir sebep olmaksızın takipten vazgeçen avukat ücret talebinde bulunamaz.” hükmü mevcut olup, bu hükümle, vekaletten haklı bir neden olmadan istifa eden avukatın, Borçlar Kanunundaki vekalet akdine ilişkin genel düzenlemelerden farklı olarak, herhangi bir zarar şartı olmadan da müvekkile karşı sorumlu tutulduğu görülmektedir. Anılan düzenlemeye göre, haksız olarak işi bırakan, vekaletten istifa eden avukat, ücrete hak kazanamadığı gibi, aksine bir hüküm mevcut değilse aldığı peşin ücretleri, kullanmadığı masraf avanslarını da iş sahibine iade etmek zorundadır.
Avukatlık Kanununun 171/1 maddesinde düzenlenen “Avukat üzerine aldığı işi kanun hükümlerine göre ve yazılı sözleşme olmasa bile sonuna kadar takip eder.” ve “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi”nin 2. maddesinde düzenlenen “…avukatlık ücreti, kesin hüküm elde edilinceye kadar olan dava, iş ve işlemler ücreti karşılığıdır.” hükümleri gereğince de avukat, aksine sözleşme yoksa, işi sonuna kadar takip edip sonuçlandırmadan ücretini talep edemez. (Bkz. Aynı doğrultuda HGK. 23.3.1983 4/562-156; HGK. 3.7.1987 3/92-599; 13. HD. 2005/15433 E. 2008/3694 K.; 13. HD.2008/6280 E. 2008/11580 K.) Ancak haksız azil halinde olduğu gibi, avukatın haklı olarak vekillikten istifa etmesi halinde de, işe devam etme olanağı mevcut olmadığından, avukat, haklı istifa tarihi itibariyle muaccel olan vekalet ücreti alacağının ödetilmesini talep edebilir. Öte yandan, vekalet ilişkisi bir bütün olup, vekaletten azil gibi, istifa da, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet eder. Zira, azil ve istifa ile birlikte vekalet akdinin en önemli unsurlarından olan “güven ilişkisi” de sona ermektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakacak olursak; mahkemece vekalet ücreti hesabı yapılırken ücretin 2014/8272-37821
muaccel olup olmadığı üzerinde durulmadan tüm dosyalar için vekalet ücreti takdir edildiği anlaşılmaktadır. Oysa, taraflar arasında yazılı sözleşme bulunmayan hallerde vekalet ücreti üstlenilen işin sonuçlanması, azil ya da haklı istifa ile ile muaccel olur. Ortada bir azil bulunmadığına göre, davalı avukatın bitirdiği işler açısından vekalet ücretini talebe hakkının olduğu gözetilmeli, bitirilmeyen işler yönünden de istifasının haklı olup olmadığı araştırılarak sonucuna uygun bir karar verilmelidir. Hal böyle iken, mahkemece eksik inceleme ve yanlış değerledirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle teyiz edilen kararın BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 27.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.