Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/8048 E. 2014/32124 K. 20.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/8048
KARAR NO : 2014/32124
KARAR TARİHİ : 20.10.2014

MAHKEMESİ : Denizli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 04/07/2013
NUMARASI : 2011/372-2013/288

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, bir zamanlar adi ortaklık ilişkisi olan davalıya, maliki olduğu 10 no.lu dairenin satışı için vekalet verdiğini, 2009 yılında Türkiye’ye gelip, davalının güvenini sarsan bir takım davranışlarda bulunduğunu öğrenmesi üzerine yaptığı araştırmada; davalının, verdiği vekaletnameyi kullanarak 10 no.lu bağımsız bölümü Y.. K..’ye 34.500 TL ya sattığını öğrendiğini, taşınmazın satış tarihindeki değerinin 1,5-2 kat daha fazla olduğunu, Yavuz’un, davalının işçisi veya ticaret yapan biri olup, evin gerçek değerinin çok daha fazla olacağını bilebilecek durumda olduğunu, taşınmazın gerçek değerinde satıldığı varsayılsa bile vekilin hesap verme ve aldıklarını aktarma görevini yerine getirmediğini ileri sürerek, vekalet yetkisinin kötüye kullanılması nedeniyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 10.000,00 TL tazminatın taşınmazın satış tarihi olan 1.6.2000’den itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, vekaleten davacıya ait herhangi bir taşınmazın satışını yapmadığını, bu nedenle de vekalet görevini kötüye kullanmadığını, davanın zamanaşımına uğradığını savunarak, davanın reddini dilemiş; sonradan verdiği beyan dilekçesi ile, her ne kadar vekaleten yer satmadığını beyan etmiş ise de bu olayı unuttuğunu, cebine herhangi bir para girmediğini ve davacının talimatıyla hareket ettiğini, ancak tapu kayıtları gelince gerçek durumu hatırladığını, davacının talimatıyla bu yeri Y.. K..’ye bedelsiz olarak sattığını, daha sonra yine davacının talimatıyla Y.. K..’nin bu yeri davacının kızı F. Ş..’e vekaleten bedelsiz satış yaptığını belirtmiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın 08.05.2000’de satıldığı halde davanın, aradan uzun zaman geçtikten sonra
açıldığı, resmi senetteki satış bedeli ile inşaat bilirkişisinin raporunda belirlenen bedel arasında büyük fark olmadığı, vekaletnamede satış bedeliyle ilgili bir sınırlama olmadığı, tapu satışlarında resmi senetteki satış bedelinin genelde gerçek değerinin altında gösterildiği dikkate alındığında davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalının, vekalet görevini kötüye kullanması, özellikle de, vekilin özen ve sadakatle iş görme ve hesap verme yükümlülüğüne aykırı davranması hukuksal nedenine dayandırılarak açılmıştır. Gerçekten de vekil, vekaleti iyi bir surette ifa ile yükümlüdür. (B.K. md. 390/2) Eş söyleyişle, müvekkilin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (B.K.md. 392/1). Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır. Her ne kadar mahkemece, davacının iddiasını kesin ve inandırıcı delillerle ispatlayamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de, vekilin hesap verme yükümlülüğü bulunduğundan, davada ispat yükü vekil olan davalıdadır. Somut uyuşmazlıkta davalı, 01.06.2000 tarihli resmi senede göre davaya konu daireyi vekaleten dava dışı Yavuz’a satıp, satış bedelini tahsil ettiğine göre, bu hususta hesap verme yükümlülüğü bulunmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece, yapılan keşif sonucu alınan 18.05.2012 tarihli bilirkişi ek raporunda belirlenen taşınmazın satış tarihindeki rayiç bedeline hükmedilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma gerektirir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenle davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 20.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.