Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/7485 E. 2014/31631 K. 16.10.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/7485
KARAR NO : 2014/31631
KARAR TARİHİ : 16.10.2014

MAHKEMESİ : Şırnak Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 01/10/2013
NUMARASI : 2013/134-2013/366

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR
Davacı, davalının Şırnak ili, Beytüşşebap ilçesi, Çığlıca köyünün boşaltılmasından dolayı uğradığı zararının tahsil edilmesi için şifai anlaşmayla davalının vekilliği üstlendiğini, davalı ile aralarında sözlü olarak %15 oranında vekalet ücreti ödeneceği hususunda anlaştıklarını ancak bütün işlemler bittikten sonra davalının vekalet ücretini ödememek için kendisini azlettiğini ileri sürerek, vaki icra takibine yapılan itirazın iptaline, takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, azlin haklı olduğundan bahisle, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile; davalının Şırnak İcra Müdürlüğü’nün 2012/1107 esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile 3.694,50TL asıl alacak üzerinden takibin devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, dava konusu alacağın %20 oranı olan 738,90TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Avukatın, vekil olarak borçları Türk Borçlar Kanunu 505.md ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, vekil, adı geçen Kanunun 506.md göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak
davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde mevcut olan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 390. maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı avukatın, davalının zararının tahsili için idareye yapılan başvuruyu vekil olarak takip ettiği, ancak 04.10.2012 tarihinde davalı müvekkili tarafından azledildiği anlaşılmaktadır. Davacı, vekaletten azlinin haksız olduğunu ileri sürerken, davalı ise azlin haklı olduğunu savunmuştur. O halde taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, ancak bunun sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığı, yükümlü ise ödenmesi gereken ücretin miktarı belirlenebilecektir. Davalı taraf azil nedeni olarak, komisyonun belirlediği ücreti kabul etmediği ve bunu davacı avukata bildirdiği halde, zararına olacak şekilde sulhnamenin imzalanmış olmasını göstermiştir. Mahkeme ise, azlin haklılığı veya haksızlığı üzerinde hiç durmaksızın hüküm tesis etmiştir. Mahkemece öncelikli yapılacak iş, azlin haklı olup olmadığı hususu üzerinde durularak, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesidir. Hal böyle iken, eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Ayrıca, mahkemenin gerekçeli kararının ilk paragrafının olayla ilgisi anlaşılamamış, sehven yazıldığı kabul edilmiştir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ :Temyiz olunan kararın 1. bentte açıklanan nedenle davalı yararına BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenle davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16.10.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.