Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/5899 E. 2014/20936 K. 24.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5899
KARAR NO : 2014/20936
KARAR TARİHİ : 24.06.2014

… vekili avukat … ile … vekili avukat … aralarındaki dava hakkında … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 14.5.2013 tarih ve 120-248 sayılı hükmün Dairenin 23.12.2013 tarih ve 18871-32327 sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.

KARAR

Davacı, davalı ile imzaladığı “İbraname ve taahhütname” başlıklı 19.2.2007 tarihli sözleşme ile, borcu nedeniyle depolu dükkanının tapusunu davalıya devrettiğini, sözleşmeye göre borcu olan 1.015.000,00 TL’yi 15.5.2007 tarihine kadar ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğini, borcun ödenmesi halinde tapunun iade edileceğinin, aksi halde davalının 500.000,00 TL cezai şart ödeyeceğinin, bu arada dükkanın kirasının ise kendisine ait olacağının kararlaştırıldığını, ne var ki 15.5.2007 tarihine kadar borcunu ödeyemediğini, bu durumda dükkanın davalıda kalması ve böylece uyuşmazlığın çözümlenmesi gerekirken, davalının hem dükkanı elinde tutup, hem de söz konusu alacak nedeniyle takip başlattığını, takibe haklı olarak itiraz ettiğini, ancak davalı tarafından itirazın iptali ve %40 inkar tazminatı istemiyle … 23. Asliye Hukuk Mahkemesine ait 2007/212 esas sayılı dosya üzerinden açılan davanın kabul edilerek kesinleştiğini, tüm taşınmazlarına haciz konulup, ödeme gücünün ortadan kaldırıldığını, açmış olduğu tapu iptal ve tescil davasının ise halen devam ettiğini, davalının sözleşmeye aykırı davranarak kira bedellerini de kendisine ödemediğini, bu nedenle zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 19.2.2007 tarihli ibraname gereğince davalının kendisine ait taşınmazı geri vermemesi nedeniyle kararlaştırılan 500.000 TL cezai şarttan şimdilik 20.000,00 TL’nin, taşınmaz malın iade edilmemesi nedeniyle meydana gelen değer azalması ve ceza koşulunu aşan zararları nedeniyle şimdilik 10.000 TL’nin ve yine fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere, 15.5.2007 tarihinden dava tarihine kadarki 53.700,00 TL miktarındaki dükkan kira bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacıya muhtelif tarihlerde toplam 1.015.000,00 TL borç verdiğini, taraflar arasında, “davacıya ait dükkanın tapusunun, geçici olarak teminat amacıyla borç ödeninceye kadar kendisine devredildiğine” ilişkin 19.2.2007 tarihli “ibraname ve taahhütname” başlıklı sözleşmenin imzalandığını, davacının
2014/5899-20936
Taahhüdünü yerine getirmediğini, alacağının tahsili için takip başlatıp, itiraz üzerine de “itirazın iptali” davası açtığını, davanın kabul edilerek kesinleştiğini, iş bu davadaki taleplerin ise yerinde olmadığını, davacının borcunu henüz ödemediğini, alacağının tamamını almadan taşınmazı iade etmeye mecbur olmadığını, nitekim Borçlar Kanununun 81. maddesine göre bir tarafın kendi edimini yerine getirmeksizin karşı taraftan edimin ifasını talep etme hakkının bulunmadığını, öte yandan tapusu kendisine devredilen davacıya ait dükkana ilişkin kira bedellerinin de kendisi tarafından değil, davacı tarafından alındığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, “19.02.2007 tarihli ibraname ve taahhütname başlıklı belgede, davacının ceza-i şart ve kira alacağını isteyebilmesi için borcunu ödeme şartı öngörülmesine rağmen, davacının borcunu ödemediği, bu durumun kesinleşen tapu iptal ve tescil davası ile sabit olduğu, bu nedenle kira isteminin yerinde olmadığı, kaldı ki davaya konu dönem içerisindeki kira alacaklarının davacı tarafından tahsil edildiğinin, 01.04.2007 tarihli belgeden anlaşıldığı” belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş, davacı tarafından temyiz edilen hüküm Dairemizce onanmış, davacı bu kez karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Davacının, davalıya olan 1.015.000 TL borcuna karşılık, kendisine ait depolu dükkanın tapusunu, borcuna karşılık geçici olarak davalıya devrettiği, söz konusu borcunu, 15.5.2007 tarihine kadar ödemeyi taahhüt ettiği, her iki tarafın da imzasını taşıyan taraflar arasındaki 19.2.2007 tarihli ibraname ve taahhütname başlıklı sözleşmeden anlaşılmaktadır. Yine tüm dosya kapsamına göre, 15.5.2007 tarihine kadar ödenemeyen alacağın tahsili amacıyla davalı tarafından davacı aleyhine … 9. İcra Müdürlüğünün 2007/5814 esas sayılı dosyası üzerinden takip başlatıldığı, takibe yapılan itiraz üzerine … 23. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/212 esas ve 2007/383 karar sayılı dosyası üzerinden açılan itirazın iptali davasının kabul edilip, temyizi üzerine Dairemizin 2007/15477 esas 2008/5739 karar sayılı 28.4.2008 tarihli kararıyla, “özellikle davalı tarafından davacıya teminat amaçlı olarak devredilen dükkanın tapusunun iptalinin her zaman dava konusu edilebileceğine göre” açıklaması ile onandığı, 2008/8594 esas 2008/9848 karar sayılı 14.7.2008 tarihli ilamla da karar düzeltme talebinin reddine karar verilerek hükmün kesinleştiği, bu arada davacı tarafından … 8. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/431 esas 2009/102 karar sayılı dosyası üzerinden tapu iptal ve tescil davası açıldığı, “davacının, sözleşmeden doğan borcunu tamamen ödediği takdirde, taşınmazın iadesini talep edebileceği, dava tarihi itibariyle henüz bu şartın gerçekleşmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, kararın 1. Hukuk Dairesinin 2011/9694 esas 2011/10893 karar sayılı 26.10.2011 tarihli ilamıyla onandığı anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki 19.2.2007 tarihli sözleşme, inanç sözleşmesi niteliğinde olup, bu tip sözleşmeler, taraflara karşılıklı borç yükleyen ve alacak hakkı veren geçerli sözleşmelerdir. İnançlı işlemler ile yapılan temlikler geçerli
2014/5899-20936
Olup, mülkiyet hakkı karşı tarafa geçmektedir. Taraflar, sözleşmenin kendilerine yüklediği hak ve borçları belirlerken, inançlı işlemin sona erme sebeplerini, devredilen hakkın inanılan tarafından inanana iade şartlarını, süresini ve diğer hususları belirleyebilirler. Türk Borçlar Kanununun 26. Ve 27. maddelerine (mülga Borçlar Kanununun 19. Ve 20. Maddelerine) aykırılık teşkil etmediği sürece, inanç sözleşmesinde, tarafların serbest iradeleri ile kararlaştırmış oldukları hükümler geçerli olup, tarafları bağlar.
Somut olayda, inanç sözleşmesi niteliğindeki 19.2.2007 tarihli sözleşmede, davacı tarafından davalıya olan 1.015.000 TL miktarındaki borcun, 15.5.2007 tarihine kadar ödenmesi halinde tapunun tekrar davacıya iade edileceğinin kararlaştırıldığı görülmektedir. Taraflar arasındaki uyuşmazlık üzerine, davalı tarafından açılan “itirazı iptali” davasının kabul edildiği, davacı tarafından açılan tapu iptal ve tescil davasının ise henüz muaccel olmadığından bahisle reddedildiği sabit olup, bu davalara az yukarda değinilmişti.
Davacının iş bu davadaki talebi ise, inanç sözleşmesine konu taşınmazın kira bedellerine ilişkindir. Davacı eldeki davada, sözleşmeye göre kira paralarının kendisine ait olduğunu, ancak davalı tarafından alınarak kendisine hiçbir ödeme yapılmadığını, davalının, hem takip yoluyla alacağının tahsilini istediğini, hem de teminat olarak verilen dükkanı elinde tuttuğunu, ayrıca bir de 4.000,00 TL gibi yüksek bir kira getirisine sahip olan dükkanın kira bedellerini de tahsil edip, kendisine ödemediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak suretiyle 15.5.2007 tarihinden dava tarihine kadar işleyen kira bedellerinin iadesini istemiştir. Mahkemece, “davacının borcunu ödemediğinin, kesinleşen tapu iptal ve tescil davası ile sabit olduğu, bu durumda davacının kira isteminin yerinde olmadığı” kabul edilerek, davanın reddine karar verilmiştir.
Oysa ki taraflar, davanın dayanağı olan 19.2.2007 tarihli inanç sözleşmesinde, kira bedelleri konusunda, “Bu arada söz konusu dükkanın kirasını Ş.İlyas Yılmaz alacaktır.” şeklinde özel bir düzenleme yapmışlardır. Yukarda belirtildiği gibi, her ne kadar inançlı işlemler ile yapılan temlikler geçerli olup, mülkiyet hakkı karşı tarafa geçtiğinden, tapu devrinden itibaren mülkiyeti elinde bulunduran davalı, taşınmazın kira bedellerini de malik olarak tahsil etmek hak ve yetkisine haiz olsa da, dava konusu inanç sözleşmesinde, tarafların serbest iradeleri ile bu durumun aksini kararlaştırmış oldukları görülmektedir. O halde sözleşmedeki bu açık hüküm gereğince, 15.5.2007 tarihinden, sözleşme konusu dükkanın tapusunun davacıya iade edilinceye kadarki (dükkanın teminat olarak davalıda kaldığı) süre içinde, dükkana ilişkin kira bedellerinin davacıya ait olduğunun kabulü gerekir. Mahkemenin kabulünün aksine, davacının asıl edime ilişkin borcunu henüz tam olarak ödememiş olması da, bu sonucu değiştirmez. Nitekim sözleşmede, borcun ödenmesi halinde tapunun da iade edileceği kararlaştırılmış olup, bu durumda taşınmazın tapu kaydı, davacıya geri döneceğinden ve taşınmaza ilişkin kira bedelleri de zaten
2014/5899-20936
Davacıya ait olacağından, sözleşmedeki “kiranın Ş İlyas Yılmaz tarafından alınacağına” ilişkin hükmün, borcun ödenmesi halinde geçerli olacağını kabul etmek mümkün değildir.
O halde mahkemece, davacının iş bu davadaki kira bedelleriyle ilgili talebi konusunda, tarafların tüm delilleri (dava dışı kiracıya verilmiş olup, davacı tarafından içeriği ve veriliş amacı yönünden itiraza uğrayan 1.4.2007 tarihli belge dahil) toplanıp, değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, “davacının davalıdan kira bedeli talep edemeyeceğinin kabulü” ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle bozulması gerekirken, Dairemizce sehven onandığı bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 2013/18871 esas, 2013/32327 karar sayılı, 23.12.2013 tarihli “onama” ilamının kaldırılmasına, hükmün açıklanan nedenlerle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davalının diğer karar düzeltme itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: 1. bent gereğince davalının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemize ait 2013/18871 esas, 2013/32327 karar sayılı, 23.12.2013 tarihli “onama” ilamının kaldırılmasına, hükmün yukarda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 2. bent gereğince davalının diğer karar düzeltme itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 24.6.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.