Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/5894 E. 2014/26905 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5894
KARAR NO : 2014/26905
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : İstanbul Anadolu 17. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 08/10/2013
NUMARASI : 2012/31-2013/379

Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, avukat olduğunu, Kadıköy 8. Noterliğinin 14.4.2008 tarihli vekaletnamesi ile davalının vekili olarak tayin edildiğini ve 18.4.2008 tarihinde taraflar arasında bir ücreti vekalet sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşme kapsamında, dava dışı A.. M.. isimli Şirket ve A…İ.. Ltd.Şti ile davalı Y.. B.. ve diğerleri arasında görülen tahkim yargılamasında davalının vekilliğini yürüttüğünü ancak 20.5.2010 tarihinde haksız olarak azledildiğini, tahkim yargılamasının davalı lehine sonuçlandığını, bu sebeple maktu 30.000 TL’ lik kararlaştırılan avukat ücreti ve 20.000 USD’lik nispi sözleşme ücretinin haksız azil sebebi ile ödenmesi gerektiğini, bu nedenle davalı aleyhine yürütülen icra takibine davalının itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline takibin devamına, % 40 inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı; azlin haklı olduğunu, davacının davayı takip etmeme tehdidi ile kendisinden toplamda 71.020 TL ücreti vekalet tahsil ettiğini, bu durumun da taraflar arasındaki güveni sarstığını, bu sebeple davacı avukatın azledildiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne, icra takip dosyasında asıl alacak 16.974 TL üzerinden itirazın iptaline, asıl alacağa takip tarihinden itibaren talep gibi % 3 oranında yasal faiz yürütülmesine, asıl alacak (16.974 TL) üzerinden % 20 oranında icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmiş; hüküm, her iki tarafça temyiz edilmiştir.
1-Avukatın, vekil olarak borçları Borçlar Kanununun 505. ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, Borçlar Kanununun 506. maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özenle ifa etmekte yükümlüdür. Vekil, sadakat borcu gereği vekil olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorunluluğundadır. “Özen borcu” ile ilgili Avukatlık Kanununun 34. maddesinde yer alan, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene yakışır bir şekilde hareket etmekle yükümlüdürler.” şeklindeki hüküm ise, avukatlık mesleğinin bir kamu hizmeti olması nedeniyle, Borçlar Kanununun 506 (Eski BK 390) maddesinde düzenlenen vekilin özen borcuna göre çok daha kapsamlı ve özel bir düzenlemedir. Buna göre avukat, üzerine aldığı işi özenle ve müvekkili yararına yürütüp sonuçlandırmakla görevli olduğu gibi, müvekkilinin kendisi hakkındaki güveninin sarsılmasına neden olacak tutum ve davranışlardan da titizlikle kaçınmak zorundadır. Aksi halde avukatına güveni kalmayan müvekkilin avukatını azletmesi halinde azlin haklı olduğunun kabulü gerekir. Gerçekten de avukat, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, müvekkilinin vekilini azli haklıdır.
Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü olmaz.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; taraflar arasındaki vekalet ilişkisinin, 20.05.2010 tarihli azilname ile sona erdiği anlaşılmaktadır. Davacı avukat, azlin haksız olduğunu ileri sürerken davalı ise, azlin haklı olduğunu savunmaktadır. O halde taraflar arasındaki uyuşmazlık, azlin haklı olup olmadığı ile ilgili olup, sonucuna göre davalının vekalet ücreti ödemekle yükümlü olup olmadığına karar verilebilecektir. Davalı davacının fahiş avukatlık ücreti istediğini, davaları takip etmeyeceği tehdidinde bulunduğunu makbuz kesmediğini bu nedenle azledildiğini savunmuştur. Davacı tarafından inkar edilmeyen e-postalardan tahkim dosyasındaki görevinden çekilmesinin doğru olacağı, mahkeme nezninde hukuki işlemde bulunmayacağı, davayı takip faaliyetini durdurduğu, vekalet ücretinde iyileştirme yapılması talebi olduğu, ödemelerin elden yapılması gerektiği yazıları bulunmaktadır. Bu yazılar güven duygusunu ortadan kaldırıcı niteliktedir. Mahkemece azlin haklı olduğu kabul edilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmüştür.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.