Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/5381 E. 2014/7695 K. 18.03.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5381
KARAR NO : 2014/7695
KARAR TARİHİ : 18.03.2014

MAHKEMESİ : Sarıkamış Asliye Hukuk Mahkemesi (Tüketici Mahkemesi sıfatıyla)
TARİHİ : 20/09/2013
NUMARASI : 2013/16-2013/234

Taraflar arasındaki ayıplı hizmet davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, dava dışı Zafer Bilgen ile davalı arasında taşınmaz satış sözleşmesi yapıldığını, kendisinin bu sözleşmeden doğan tüm hak ve yetkileri devraldığını, 07/05/2007 tarihinde yapılan sözleşmeye göre konutun 16 ay içinde teslim edilmesi gerekirken bu süre zarfında teslim edilmediğini, bu şekilde gecikmeyle teslim alan Z. B.’in bu gecikme nedeniyle maruz kaldığı kira kaybına karşılık herhangi bir tazminat davası açmadan konutu borçları ile birlikte kendisine 06/01/2010 tarihinde devrettiğini, konutun geç teslimi nedeniyle oluşan kira kaybının tespit ve tahsilini istediklerini, davalarının kabulü ile fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dava konusu konutun geç teslimi nedeni ile oluşan 1.700,00 TL maddi zararın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak tarafına verilmesine, yargılama harç ve giderlerin davalı idareye tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, dava dışı 3 kişi ile davalı taraf arasında davaya konu dairenin satımına yönelik 07/05/2007 tarihinde sözleşme imzalandığı ve akabinde 04/01/2009 de dairenin dava dışı Zafer Bilgen’e teslim edildiği, bu teslim tarihinden sonra davacıya konutun 06/01/2010 da devredildiği hal böyle olunca davacının kira geliri mahrumiyetinden bahsedilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, alacağın temliki sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Genel olarak borç ilişkisi kimler arasında meydana gelmişse, alacaklılık ve borçluluk sıfatları da bu kişilere ait olup, bunun doğal sonucu olarak, borçlu kime karşı ifa yükümü altına girmişse, alacak hakkı da o kişiye aittir. Bununla beraber, alacaklının alacağının üçüncü bir kişiye devretmesi mümkün olup, alacağın temliki, alacağı devreden alacaklı ile devralan kişi (yeni alacaklı) arasında yapılacak yazılı bir sözleşme ile meydana gelir. Alacağın temlikinde alacaklı, halen sahip olduğu bir hakkını devredebileceği gibi, henüz mevcut olmayan, müstakbel bir alacağını da devredebilir. Temlik edenin, temlik anında sahip olduğu bir hakkını devrettiği durumlarda, yapılan bu tasarruf işlemi ile alacaklı, malvarlığının aktifindeki mevcut haklarda, başkası lehine bir azalmayı kabul etmektedir. Böylece, temlik akdi yapılır yapılmaz alacak, alacağa bağlı olan bütün imtiyazlar ve fer’i haklarla beraber devralana geçmektedir. (Borçlar Kanununun 168. maddesi) Bu nedenle gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar yeni alacaklıya ait olmaktadır. Nitekim, temlik eden kişinin, temlikle birlikte borçlu ile hukuki ilişkisi kesildiğinden, alacağın tahsilinin dava ve talep hakkının da, onun maliki durumuna geçmiş olan, temellük edene geçmesi, alacağın temlikinin doğal bir sonucudur. Kural olarak alacağın temlikinde borçlunun hukuki durumunda herhangi bir değişiklik olmamakta, sadece muhatap olacağı kişi (alacaklı) değişmektedir. Borçlar Kanununun 167/1. maddesinde de, borçlunun temlik edene karşı haiz olduğu def’ileri, temellük edene karşı da ileri sürebileceği belirtilmekle alacağın, temlik sırasındaki durumu ile yeni alacaklıya geçeceği ifade edilmektedir.
Bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; davacı ile dava dışı Zafer Bilgen arasında imzalanmış olan, davalının vekili olarak hareket eden dava dışı Halk Bankasının da onay verdiği 06.01.2010 tarihli “Devir Protokolü” başlıklı sözleşmenin ilk pragrafında, “Devir eden Z.B., TOKİ idaresiyle akteylediği 07.05.2007 tarihli Gayrimenkul Satış Sözleşmesinden doğan her türlü haklarını ve bu sözleşmeye göre bu protokol tarihine kadar yaptığı ödemeler tutarını devir alan A.. A..’a temlik etmiştir.” Hükmü mevcut olup, alacağın temliki, borcun nakli niteliğinde olan böyle bir sözleşme ile, dava dışı önceki malik, temlik tarihi itibariyle her türlü hak ve alacaklarını davacıya devretmiş olduğundan, devredilen hak ve alacaklar içinde, temlik tarihi itibariyle devredenin borçluya karşı sahip olduğu, geç teslim nedeniyle kira kaybından doğan alacaklarının da bulunduğu tartışmasızdır. Temlik edenin, 2014/5381-7695
daha önce borçluya karşı kira kaybına ilişkin herhangi bir tazminat talebinde bulunmamış olması da, bu konuda açık bir feragat söz konusu olmadığından sonuca etkili değildir. Zira kira kaybından doğan tazminat talebi, temlik tarihi itibariyle sona ermeyip, hukuken varlığını devam ettirmektedir. Davacı, önceki malikin bu konudaki alacağını, alacağın temliki hükümlerine göre temellük etmiş olduğundan, devir işleminin, satılanın önceki malike teslim edilmesinden sonra yapılmış olması, dolayısıyla yeni malik davacının, devirden itibaren satılanı zilyetliğinde bulundurmuş olması da, mahkemenin kabulünün aksine sonucu değiştirmeyecektir. Az yukarda da açıklandığı üzere, söz konusu “alacağın temliki” sözleşmesi ile, gerek işleyip de eski alacaklı tarafından tahsil edilmemiş, gerekse işlemekte olan tüm fer’i hak ve alacaklar, alacağı temellük eden davacıya geçmektedir. Sonuç olarak davacının, dava dışı Zafer Bilgen ile imzalamış olduğu 06.01.2010 tarihli “Devir Protokolü” ve bu protokolün ayrılmaz bir parçası olarak kabul edilen, davalı ile dava dışı Zafer Bilgen arasında imzalanmış olan 07.05.2007 tarihli gayrimenkul satış sözleşmesi gereğince, alacağın temliki hükümlerine göre, taşınmazın geç tesliminden kaynaklanan kira bedeli alacağı yönünden davalı satıcıya karşı dava ve talep hakkı mevcut olup, mahkemece işin esası incelenerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, aksinin kabulü ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 18.3.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.