Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/5177 E. 2014/26945 K. 15.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/5177
KARAR NO : 2014/26945
KARAR TARİHİ : 15.09.2014

MAHKEMESİ : Kozan 1. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 23/12/2013
NUMARASI : 2010/466-2013/568

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı, avukat olduğunu 10.12.2004 tarihinden düzenlenen vekaletname ile çeşitli icra, değişik iş, hukuk ve ceza davalarında davalıyı vekil olarak temsil ettiğini ancak davalı yanca 14.10.2008 tarihinde haksız olarak azledildiğini, takip ettiği dava ve işlerde hak ettiği vekalet ücretini ve karşı yan vekalet ücretini alamadığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 8000,00 TL’ nin azil tarihinden işleyecek yasal faizi ile tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile de dava değerini 11.306,00 TL ‘ye yükseltmiştir.
Davalı, davacının işini gereği gibi yerine getirmediğini, dosyalarda tahsil ettiği miktarları tarafına vermediğini ve bu konuda kendisini bilgilendirmediğini savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, azlin haksız olduğu gerekçe gösterilmek suretiyle, davanın kısmen kabulüne, davalıdan 10.444,67 TL alınarak davacıya verilmesine, hükmedilen alacağın 8000 TL sine dava tarihinden 2444,67 TL sine ıslah tarihiden itibaren yasal faiz uygulanmasına karar verilmiş, karar davalı yanca temyiz olunmuştur.
1-Dava, haksız azil nedeni ile alınamayan vekalet ücreti alacağının tahsili istemine ilişkindir. Davacı, haksız azledildiğini ve bu nedenle iş sahibinden ve karşı yandan alamadığı vekalet ücretinin davalıdan tahsilini istemiş, davalı ise davacının işini gereği gibi yerine getirmediğini, dosyalarda tahsil ettiği miktarları tarafına vermediğini ve bu konuda kendisini bilgilendirmediğini savunarak, davanın reddini dilemiş olup taraflar arasındaki uyuşmazlık azlin haklı olup, olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Davacının, davalıya vekaleten tahsil ettiği 861,96 TL tutarında çek teminat bedelini ücret alacaklarına mahsuben yedinde tuttuğu, hukuki tanımıyla Avukatlık Kanununun 166. maddesi gereğince “hapis hakkı”nı kullandığını ileri sürdüğüne göre, davada öncelikle hapis hakkının, nasıl ve hangi şartlarda kullanılması gerektiği üzerinde durularak, somut olay itibariyle bu hakkın, kanunun öngördüğü amaca uygun şekilde ve gereği gibi kullanılıp kullanılmadığı incelenmelidir.
Hemen belirtmek gerekir ki, Avukatlık Kanununun 166. maddesinde tanımlanan hapis hakkı, sadece vekalet ücreti alacakları ve yapılan giderler oranında kullanılabilir. Avukatın, müvekkili nam ve hesabına tahsil etmiş olduğu alacak ve değerlerden, ücret ve varsa masraf alacağından fazla bir miktarını “hapis hakkı” adı altında elinde tutması, bu hakkın yasaya konuluş amacına aykırı olduğu gibi, avukatlık meslek kurallarına da aykırıdır. Aynı şekilde hapis hakkını kullanan avukatın, müvekkilin nam ve hesabına tahsil ettiği alacakları geciktirmeksizin iş sahibine bildirmesi, hangi işten dolayı ve ne miktarda ücret ve masraf alacağı olduğunu açıklaması ve konu ile ilgili karşı tarafı bilgilendirdikten sonra, alacağı oranında hapis hakkını kullanması gereklidir. Esasen bu durum, avukatın müvekkiline hesap verme yükümlülüğünün de tabii bir sonucudur. Nitekim, Avukatlık Kanununun 34. maddesinde, “Avukatlar, yüklendikleri görevleri, bu görevin kutsallığına yakışır bir şekilde özen, doğruluk ve onur içinde yerine getirmek ve avukatlık ünvanının gerektirdiği saygı ve güvene uygun biçimde davranmak ve Türkiye Barolar Birliğince belirlenen meslek kurallarına uymakla yükümlüdürler.” hükmü, Türkiye Barolar Birliği Meslek Kurallarının 43. maddesinde de, “Müvekkil adına alınan paralar ve başkaca değerler geciktirilmeksizin müvekkile duyurulur ve verilir.” Hükmü bulunmaktadır.
Hapis hakkı ile ilgili bu açıklamalardan sonra dava konusu olaya bakılacak olursa; Davacı avukatın, müvekkili davalı nam ve hesabına 861,96 TL tutarında çek teminat bedelini yedinde tuttuğu ve bu konuda davalıyı bilgilendirilip hesap vermediği gibi alacağı oranda hapis hakkını da kullanmamıştır. Yapılan tahsilatları, müvekkilini haberdar ederek iade etmeyen davalı avukatın, bu durumu öğrenen iş sahibi davalı tarafından14.10.2008 tarihli ihtarla azledilmiş olması da, haklı azil niteliğinde olup, avukat bu durumda sadece azil tarihi itibariyle tamamlanmış işlere ilişkin vekalet ücretlerinin ödetilmesini isteyebileceğinden mahkemece, açıklanan hususlar gözardı edilerek, azlin haksız olduğunun kabulü ile yazılı şekilde hüküm tesis edilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 15.09.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.