Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/46602 E. 2015/37052 K. 17.12.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/46602
KARAR NO : 2015/37052
KARAR TARİHİ : 17.12.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacılar vekili avukat … ile davalı …vekili avukat …’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, müşterek çocukları…n 14/06/2007 tarihinde davalı hastanede dünyada geldiğini, doğum sonrası ilk muayenenin yine davalı hastanede görev yapmakta olan diğer davalı…tarafından yapıldığını, yapılan muayenede bebeğin kuyruk sokumu bölgesinde bir leke tespit edildiğini ancak lekenin doğum lekesi olduğu ve önemsiz olduğunun ifade edildiğini, bebek 2 yaşına yaklaştığında yürüyememesi ve normal gelişimini sürdürmemesi neticesinde başka hastanede yapılan tetkiklerde bebeğin kuyruk sokumunda var olan lekenin bir doğum lekesi olmadığının, omurgasında var olan bir kistten kaynaklandığının tespit edildiğini ve çocuğun ardı ardına iki ameliyat geçirdiğini, kistin alındığını ancak buna rağmen yürüme işlevini geri kazanamadığını, çocuğun ömür boyu yürüyemeyecek durumda olduğunu, daha evvel teşhis koyulmaması nedeniyle bu durumdan davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davacılar için toplam 20.000,00TL destekten yoksun kalma tazminatın, 300.000,00TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini istemişlerdir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine, karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davalı doktorun zamanında ve doğru teşhis koyamaması sonucu, küçüğün hastalığının ilerlemesine sebebiyet vermesi nedeniyle istenilen maddi-manevi tazminata ilişkindir. Taraflar arasındaki ilişki vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. O nedenle, vekil konumunda olan doktorların bilim ve teknolojinin getirdiği bütün imkanları kullanmak suretiyle özen borcunu yerine getirmeleri gerekir.
Mahkemece, her ne kadar alınan adli tıp raporu dayanak gösterilmek suretiyle, davanın reddine karar verilmiş ise de, alınan rapor incelendiğinde, “14.06.2007 tarihinde sağlıklı bir yenidoğan olarak doğduğu, ilgili çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından doğum muayenesinin yapıldığı, 1.,3.,4.,5.,6., ve 9. aylarda ilgili hekim tarafından muayenelerinin yapıldığı, şikayetleri doğrultusunda ileri tetkik istendiği, fizik muayene bulgularının normal olarak değerlendirildiği, küçük 21 aylıkken aniden ayaklarda güç kaybı yakınması olması üzerine çekilen lomber MR incelemesinde L1-L5 ‘e uzanan intramedüller kitle saptandığı, alınan materyalin patolojik incelemesi; dermoid kist olarak değerlendirildiği, fizik tedavi gördüğü, ilk operasyondan 3.5 ay sonra küçüğün sağ bacağında güçsüzlükte ilerleme olması üzerine çekilen kontrol lomber MR incelemesinde L4-S1 düzeyinde spinal kanal içerisinde 2×1.5 cm’lik solid-kistik komponentli kontrast tutan lezyon saptandığı, opere edildiği, materyalin patolojik incelemesi epidermoid kist olarak değerlendirildiği anlaşıldığı, küçükte tespit edilen cilt lezyonunun dermoid kist için spesifik olmadığı, vertebral patolojinin varlığını düşündürebilebileceği, lezyonun erken tespit edildiğinde de küçükte mevcut kliniğinin gelişmesine neden olabileceği cihetle, çocuk hastalıkları ve sağlığı uzmanı …’e atfı kabil bir kusur tespit edilmediği, oy birliği ile mütalaa olunur.” şeklinde rapor verildiği anlaşılmakla; anılan raporda her ne kadar davalılara kusur atfedilmemiş ise de, lezyonun erken tespit edilmediği açık olarak belirtilmiş, erken teşhis edilseydi dahi mevcut durumun gelişip gelişmeyeceğine dair bilimsel bir açıklama getirilmemiş, ihtimale dayanılarak kanaat bildirilmiştir. O halde mahkemece, bu konuda rapor düzenlemeye ehil ve donanımlı bir Üniversiteden, aralarında konularında uzmanlarının bulunduğu, akademik kariyere sahip 3 kişilik bilirkişi kurulundan, dava konusu olayda davalılara atfı kabil bir kusur olup olmadığı hususunda, nedenlerini açıklayıcı, taraf, Mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, davalıların kusurlu olup olmadığının belirlenmesi, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, bu yön göz ardı edilerek, eksik incelemeye dayanılarak, yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacılar yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalılardan alınarak davacılara ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.12.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.