Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/4646 E. 2014/20968 K. 25.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4646
KARAR NO : 2014/20968
KARAR TARİHİ : 25.06.2014

MAHKEMESİ : Antalya 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 24/09/2013
NUMARASI : 2013/449-2013/1134

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı R. A. vesayeten F.. A..,R. mahkeme kararı ile kısıtlı olmasına rağmen davalı banka tarafından kredi kullandırıldığını,davalı bankaya Antalya 3.Noterliği’nin 02.06.2010 tarihli ihtarnamesini göndererek kredi sözleşmesinin iptali ve yapılan kesintilerin faiziyle birlikte iadesi ve kesinti yapılmamasının ihtar edildiğini,R. A. 2002 yılından beri kısıtlı olup,borçlandırıcı mahiyette sözleşme yapma ehliyetinin bulunmadığını,emekli maaşına haciz konulamayacağını,icra takibi yapılmaksızın maaşdan doğrudan kesinti yapılmasının yasaya uygun olmadığını,kısıtlılık durumdan haberdar olmadığını iddia eden bankanın ihtarnameye rağmen usulsüz işlemlerini sürdürdüğünü ileri sürerek,kısıtlı ile yapılan 02.03.2010 tarihli kredi sözleşmesinin iptaline,toplam 1.866,92 TL ‘nin kesinti yapıldığı tarihten itibaren en yüksek mevduat faiziyle birlikte ıslah sonrası davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı,R. A. kısıtlılık halinin kredinin verilmesi sırasında bilinmediğini,işlemin usule uygun olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak davanın kabulüne davacı R. A.r ile davalı banka arasında yapılan 2.000,00 TL tutarlı 02.03.2010 tarihli tüketici kredisi sözleşmesinin iptaline, sözleşme uyarınca tahsil edilen toplam 1.866,92 TL nin 1.830,00 TL sinin dava tarihinden itibaren 36,92 TL sinin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacı kısıtlıya verilmesine karar verilmiş,hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın bozmaya uygun olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre yerinde görülmeyen davalının sair temyiz itirazlarının reddine,
2-Dava,savrukluk nedeniyle mahkeme kararı ile kısıtlanan davacının vesayet altına alındıktan sonra imzaladığı kredi sözleşmesinin iptali ile maaşından davalı banka tarafından kesilen miktarın iadesi talebine ilişkindir.Mahkemece,bozma ilamına uyularak TMK’nın 452/2 maddesinde belirtildiği üzere vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine sahip olduğu konusunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde uğradığı zarardan sorumlu olacağı ancak,davalı banka tarafından bu hususta herhangi bir delil ibraz edilip,kısıtlının bankayı yanıltarak zarara uğrattığının ispat edilemediği gerekçesiyle tüketici kredisi sözleşmesinin iptaline ve sözleşme uyarınca tahsil edilen toplam 1.866,92 TL’ nin iadesine karar verilmiştir.
Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür.(TMK md.15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri TMK.’nun 2.maddesinde de öngörülen dürüstlük kuralıdır.Buna göre, “Herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır.Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. TMK.’nun 15.maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de,T.B.K.nun 65.maddesi hükmüdür.T.B.K.nun 114/2.maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan T.B.K.nun 65.maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zararından sorumludur.
TMK.nun 452/2.maddesinde ise, “vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı” öngörülmüştür.Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun,tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3.kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür.Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda,hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye etmez.09.03.1955 gün 22/2.Sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi, mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsa idi aynı surette hareket edecek,yani normal bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecek idiyse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir.
Somut olayda,davacı tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadığı tüketici kredisinden yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir.Davalı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davacının, borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifaden kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir.Bu durumda makemece,davacının kullandığı kredi nedeniyle kendisinden yapılan kesintilerin iadesi yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken,yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir, bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarda birici bentte açıklanan nedenlerle davalının sair temyiz itirazlarının reddine,ikinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın,temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 30,00 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 25.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.