Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/4409 E. 2014/17045 K. 02.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4409
KARAR NO : 2014/17045
KARAR TARİHİ : 02.06.2014

MAHKEMESİ : İstanbul 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 25/04/2013
NUMARASI : 2010/583-2013/428

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, müşterek murislerinin Yüklenicisi davalı A.. K.. olan ve davalı S.. A..’a ait konutu davalı Finans Bank AŞ den kredi kullanmak sureti ile 75.000 TL ye satın aldığını, satın almadan önce davalı banka tarafından ekspertiz yapıldığını ve taşınmazın değerinin 45.000 TL olarak belirlendiğini fakat ruhsata aykırılığın taraflarına bildirilmediğini, satımdan sonra ise konutun iki odasının imara aykırı olarak yapıldığının tespiti ile belediye tarafından yıkıldığını bu nedenle murislerinin üzüntüden vefat ettiğini ileri sürerek dava ve ıslah dilekçesi ile murislerinin vefatından sonra Hayat sigortasının karşılamaması nedeni ile tedbir kararına kadar ödemek zorunda kaldıkları kredi taksit tutarı 8690 TL nin yasal faizi ile davalı bankadan tahsili ile hayat sigortasını yenilememesi sebebi ile bakiye kredi tutarından borçlu olmadıklarının tespitine, taşınmazın gerçek değerinin tespiti ile fazla ödenen bedelin yasal faizi ile ve yıkılan iki oda sonrası kapatılan boşluklardaki ayıplı imalat nedeni ile oluşan zararın yasal faizi ile davalılardan tahsiline son olarak yaşadıkları elem ve keder nedeni ile her bir davacı için ayrı ayrı takdir edilecek manevi tazminatın olay tarihinden yasal faizi ile davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı Finans Bank AŞ, davacıların iddia ettiği zarar ile banka arasında bir illiyet bağı olmadığını ayrıca bankanın hayat sigortasını yenileme yükümlülüğünün bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiş, diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
Mahkemece, davalılar S.. A.. ve A.. K.. aleyhine açılan değer kaybı ve ayıplı imalat nedeni ile maddi tazminat davasının kabulü ile toplam 51.500,00 TL’ nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, davalı banka aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile ödemek zorunda kaldıkları kredi taksit tutarı 8690,00 TL’ nin davalı bankadan alınarak davacılara verilmesine ve bakiye kredi borcundan ötürü davacıların borçlu olmadığının tespitine, davalı bankaya yönelik açılan manevi tazminat talebinin reddine diğer davalılar aleyhine açılan manevi tazminat davasının ise kısmen kabulü ile ayrı ayrı 5000 TL olmak üzere toplam 20.000 TL manevi tazminatın davalılar S.. A.. ve A.. K..’dan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacılara verilmesine karar verilmiş hüküm Davacılar ve davalı Finans Bank AŞ ile davalı S.. A.. tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı S.. A..’ın tüm, davalı Finans Bank AŞ ile davacıların ise aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazlarının reddi gerekir.
2- Davacılar, murislerinin davalı bankadan kullandığı konut kredisi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığını, hayat sigortasının yenileme döneminde davalı bankanın yenileme yapmadığı gibi uyarıda da bulunmadığını ileri sürerek murislerinin vefatından sonra Hayat sigortasının karşılamaması nedeni ile tedbir kararına kadar ödemek zorunda kaldıkları kredi taksit tutarı 8690,00 TL’ nin davalı bankadan alınarak davacılara verilmesine ve bakiye kredi borcundan ötürü davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi istemi ile eldeki davayı açmışlardır. Davalı banka, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün davacıların murisine ait olduğunu, murisin yenileme yolunda bir talebinin olmadığını savunarak davanın reddini dilemiş Mahkemece davalı banka hakkında davacıların ödemek zorunda kaldıkları kredi taksit tutarı 8690,00 TL’ nin davalı bankadan alınarak davacılara verilmesine ve bakiye kredi borcundan ötürü davacıların borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir.
Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehtarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, söz konusu sözleşme hükmü değerlendirilerek,bankanın sözleşmenin devam eden yıllarında hayat sigortasını resen yenileme yükümlülüğü olmadığı ancak hayat sigortası süresi dolmadan önce makul bir sürede tüketiciye bildirimde bulunma yükümlülüğünü yerine getirmemesi nedeniyle tam kusurlu sayılması gerektiği belirtilmiş , mahkemece de anılan rapor benimsenerek hüküm kurulmuştur. Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde de yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, az yukarıda açıklanan kredi sözleşmesinin 10. maddesindeki düzenleme ile, hayat sigortası konusunda davalı bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarıda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren bankaya ait olduğunun kabulü gerekir.
Somut olayda, sigorta poliçesinin yenilenmesi gereken tarih itibariyle, söz konusu Yönetmelik hükümleri yürürlüğe girmiştir. Davalı bankanın, 13.08.2008 tarihinde 10 yl vade ile çekilen konut kredisine bağlı hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, yönetmelik hükmü olup ayrıca asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan sigortanın yenilenmemesi ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafik kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
3. Davacılar, dava ve ıslah dilekçeleri ile uğradıkları maddi ve manevi zararları istemekle birlikte her bir talepleri için yasal faiz de uygulanmasını istemişlerdir. Mahkemece faiz talebi hususunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmemiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
4.Davacıların, davalı banka yönünden manevi tazminat istemleri red olunmuş ve davalı banka lehine 6.850,00 TL nispi vekalet ücretinin davacılardan tahsiline karar verilmiştir. AAÜT nin 10/3 maddesinde, manevi tazminat davasının tamamen reddi durumunda avukatlık ücretinin, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümüne göre hükmolunacağı düzenlenmiştir. Öyleyse mahkemece, davalı Finans Bank AŞ yönünden davacıların manevi tazminat istemleri reddedildiğine göre Tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde belirlenen ücretler doğrultusunda maktu vekalet ücreti taktiri gerekirken yazılı şekilde reddedilen miktar üzerinden nispi vekalet ücreti takdiri usul ve yasaya aykırı olup bozma sebebidir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalı S.. A..’ın tüm, davalı Finans Bank AŞ ile davacıların ise sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle kararın davalı Finans Bank Aş yararına, 3. ve 4. bentlerde sayılan nedenlerle kararın davacılar yararına bozulmasına, 02.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.