Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/4108 E. 2015/5390 K. 23.02.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/4108
KARAR NO : 2015/5390
KARAR TARİHİ : 23.02.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı Asil … vekili avukat … ile davalı vekili avukat …’in gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı ile kardeş olduklarını davalının murisleri babasının sağlığında babalarından aldığı vekaletle babalarına ait 6264 ada 4 parsel sayılı taşınmazı tapuda düşük gösterilmesine rağmen gerçekte 143.000 TL’ye sattığını,satış bedelinin tamamını davalının aldığını, yine davalının 3208 ada 1 parsel sayılı taşınmazda babasının ½ ve annesinin ölümü ile babasına intikal eden hisseyi babasına vekaleten sattığını,bu taşınmazın satış bedelinin gerçekte 125.000 TL olduğunu,davalının annesinden gelen hissesine düşen 30.000 TL’yi kendisine ödedikten sonra kalan 95.000 TL’nin davalıda kaldığını,kısa bir süre sonra anne ve babasının vefat ettiğini,davalının babasından intikal eden hisseye ilişkin 95.000 TL olan alacağını ödemediğini ileri sürerek; bu paranın ölüm tarihinden itibaren faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, taşınmazların tapudaki satış bedelleri üzerinden satıldığını aksini davacının ispat etmesi gerektiğini, satış bedelini bankalardan çekerek babasına verdiğini ve babasının ihtiyaçlarına harcadığını savunmuştur.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, davacıya murisinden intikal eden taşınmazların, murisleri tarafından davalıya verilen vekalet yetkisi kullanılarak davalı vekil tarafından yapılan satışına dayalı olarak hissesine düşen satış bedelinin tahsili istemine ilişkindir
Davalı ile davacının murisi arasındaki ilişki vekalet sözleşmesine dayanmakta olup, vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. Vekil, vekalet verenin kendisine verdiği görevi özen ve sadakatle ifa etmek yükümlülüğü altındadır. Öte yandan, müvekkilin talebi üzerine, yapmış olduğu işin hesabını vermekle, her ne nam ile olursa olsun, almış olduğu şeyi müvekkile tediye etmekle yükümlüdür. (B.K.md. 392/1) Vekilin hesap verme yükümlülüğüne, üçüncü kişilerden aldığı değerler öncelikle dahildir. Belirtilen yükümlülüklere aykırı davranılması halinde vekilin, müvekkile karşı, onun bu yüzden uğradığı zararı tazmin yükümlülüğünün ortaya çıkacağı da çok açıktır.
Bu ilke ve kurallar ışığında somut olaya bakıldığında davalının kendisine verilen vekalete dayalı olarak davacının murisine ait taşınmazları üçüncü kişiye sattığı sabit olup,bu husus davalının da kabulündedir. Davalı savunmasında taşınmazların satış bedelinin tamamını murise ödediğini,bu para ile murisin kendisine ve ailesine yardımcı olduğunu,anne babasının bakım giderlerine, borçlarının ödenmesine ve yeni taşındıkları evin eşyalarının alınmasında kullandıklarını savunmuştur.Taraflar iddia ve savunmalarını yasal delillerle ispatla yükümlüdür. Bu kapsamda davalı savunması itibariyle taşınmaz satış bedelini murise ödediğini ve murisin ihtiyaçlarına ve borçlarının ödenmesine harcadığını taraflar arasındaki akrabalık derecesi nedeniyle tanık dahil her türlü delille ispat edebileceği kabul edilmelidir. Mahkemece tarafların iddia ve savunmaları kapsamında bildirmiş oldukları tanıklar dinlenmiş ve bu tanık beyanlarına dayalı olarak mahkemece karar verildiği anlaşılmaktadır.Mahkemece karara esas alınan tanık beyanlarında, tanıkların dava konusu taşınmazın satış miktarının ne kadar olduğu,bu satış bedelinin hangi tarihte murise ödendiği ve bu satış bedelinden murisin hangi ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik olarak ne zaman ve ne miktar harcama yapıldığına ilişkin görgüye dayalı açık ve tereddüde mahal bırakmayacak ifadelerin yeralmadığı, tanık beyanlarının soyut, yer ve zaman unsuru içermeyen beyanlardan oluştuğu, bu itibarla tanık beyanlarının davalının savunmasını ispat edecek nitelikte bulunmadığı ve karara esas alınamayacağı anlaşılmaktadır. Taşınmazların satış tarihi ile murisin ölüm tarihi arasında 6-8 ay gibi kısa bir süre olduğu gözetildiğinde bu kadar yüksek bir satış bedelinin murisin hangi ihtiyaçlarına harcandığını davalının, vekilin hesap verme yükümlülüğü kapsamında HMK 200. ve devamı maddelerine göre yasal delillerle ispat etmesi gerekir.Hal böyle olunca mahkemece dava konusu vekalet ilişkisi kapsamında davalı vekil tarafından satışı yapılan taşınmazların satış tarihindeki rayiç değerleri tespit edilerek,bu rayiç değerlere konu bedellerin murisin hangi ihtiyaçlarına harcandığına dair davalıya ispat imkanı tanınarak,bu kapsamda sunulacak deliller değerlendirilerek sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün kararı temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, 23.02.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.