Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/41075 E. 2014/35775 K. 13.11.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/41075
KARAR NO : 2014/35775
KARAR TARİHİ : 13.11.2014

MAHKEMESİ : Konya 1. Tüketici Mahkemesi
TARİHİ : 24/06/2013
NUMARASI : 2013/508-2013/533

Taraflar arasındaki TSHH kararına itiraz davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından kanun yararına bozulması istenilmekle, incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı,davalının bankadan konut kredisi kullandığını,kredinin kullanımı sırasında kendisinden alınan 1.050 TL masrafın iadesi için Tüketici Sorunları Hakem Heyetine müracaat ettiğini, Selçuklu Kaymakamlığı Tüketici Sorunları Hakem Heyeti Başkanlığının 12.04.2013 tarih ve 2013/ 378821-1754 sayılı kararı ile masrafın tüketiciye iadesine karar verildiğini ileri sürerek hakem heyeti kararının iptalini istemiştir.
Davalı, usulüne uygun tebligata rağmen davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, davacı vekiline vekaletnamesine baro pulu yapıştırması için iki haftalık süre verildiği,kesin süre içinde baro pulunun yapıştırılmaması halinde davanın açılmamış sayılacağının ihtar edildiği,tebligatın 15.05.2013 tarihinde yapılmasına rağmen 24.06.2013 tarihi itibariyle baro pulu eksikliğinin giderilmediği gerekçesiyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, karar Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca kanun yararına temyiz edilmiştir.
Taraflar arasında konut kredisi sözleşmesi bulunduğu ve davacı banka tarafından 1.050 TL masraf alındığı hususu ihtilaflı değildir. Uyuşmazlık,vekaletnameye yapıştırılması gereken baro pulunun bulunmaması halinde davanın reddine karar verilemeyeceği hususundadır.
Vekaletname ve örneklerine Türkiye Barolar Birliği pulunun yapıştırılmasına ilişkin uygulama, 1136 Sayılı Avukatlık Kanunu’nun 02.05.2001 gün ve 4667 sayılı yasa ile değişik 27. maddesi hükmüne dayalıdır. Anılan maddenin ilk fıkrasında, avukat stajyerlerine stajları süresince Türkiye Barolar Birliği tarafından kredi verileceği belirtilmiş, ikinci fıkrada, ödenecek bu kredinin kaynakları arasında, avukatların yetkili mercilere sundukları vekaletnamelere yapıştırılacak pul bedelleri de sayılmış; bu pulların Türkiye Barolar Birliğince bastırılacağı açıklanmıştır. Üçüncü fıkra ise, aynen “Avukatlarca vekaletname sunulan merciler, pul yapıştırılmamış veya pulu noksan olan vekaletname ve örnekleri kabul edemez. Gerektiğinde ilgiliye on günlük süre verilerek bu süre içinde pul tamamlanmadıkça vekaletname işleme konulamaz.” hükmünü taşımaktadır. Söz konusu yasa hükmünün açık ifadesine göre, vekaletname ve örneklerine pul yapıştırma yükümlülüğü müvekkile değil, vekaletnameyi ilgili makama sunan avukata aittir.
Yine, vekâlet akdinin geçerliliği yasaca herhangi bir şekle tabi tutulmamıştır Bir davanın taraflarının kendilerini o davada temsil edecek avukatlara verecekleri vekaletnamelerde bu kapsamdadır. Avukatın mahkemeye sunacağı vekaletname, müvekkil ile vekil arasındaki vekalet akdini ortaya koyan bir yazılı belge niteliğinde olup, sadece bu ilişkinin üçüncü kişiler ve mahkeme nezdinde ispatı açısından önem taşır. Öyle ki, vekaletnamenin bulunmadığı hallerde bile, müvekkilin, vekalet akdinin varlığını ve yapılan işlemlere icazetini gösteren beyanı, usul hukuku açısından geçerli sonuçlar doğurur (HMK.md.77/1).
O halde, bir vekaletnamede Baro pulunun bulunmamasının, onun geçerliliği açısından sonuca etkili olamayacağı açıktır; böyle durumlarda ortada hukuken geçerli şekilde oluşmuş bir vekalet ilişkisi her halükarda mevcuttur.
Bir avukatın yasaca kendisine yüklenmiş olan pul yapıştırma yükümlülüğünü mahkemece verilen yasal süre içerisinde yerine getirmemesi, davanın tarafı olan ve açıklanan konuda hiçbir yükümlülüğü bulunmayan müvekkilin, salt bu nedenle hak kaybına uğramasına neden olacak bir olgu olarak kabul edilemez. Yasa’nın hükmü de, böyle bir sonucu doğuracak şekilde yorumlanamaz.
Avukatlık Kanunu’nun yukarıda değinilen 27/3. maddesindeki “işleme konulmama” yaptırımı, maddi hukuk bakımından vekalet akdinin geçerliliği üzerinde değil, o eksikliği taşıyan bir vekaletnameyi sunmuş olan vekilin, yargılamada vekil sıfatıyla görev yapabilmesi bakımından (Usul hukukuna ilişkin olarak) sonuç doğurur. Eş söyleyişle, böyle hallerde, ortada, pulsuz veya pulu eksik vekaletnameyi sunan vekil ile müvekkili arasında geçerli bir vekalet akdi her halükarda mevcuttur. Sadece, anılan yasa hükmünün kendisine yüklediği, vekaletnameye pul yapıştırma yükümlülüğünün avukatça yerine getirilmediği ve bu nedenle de, yine anılan yasa hükmü uyarınca sunduğu vekaletnamenin mahkemece işleme konulamayacağı bir durum söz konusudur.
Müvekkilin herhangi bir şekilde bu durumdan etkilenebilmesi için, vekilinin yerine getirmediği yükümlülükten haberdar edilmesi, durumun ve sonuçlarının kendisine açıklıkla bildirilmesi gerekir.
Vekil aracılığı ile takip edilen işlerde, geçerli bir vekaletname bulunması (temsil yetkisi) ve bunun mahkemeye verilmesi dava şartı olduğu halde, mahkemece verilen 10 günlük süre içinde Türkiye Barolar Birliği pulunun vekaletnameye yapıştırılmaması veya pul eksikliğinin tamamlanmaması bir dava şartı olmadığından çözümün de bu hususlar göz önünde bulundurularak bulunması gerekir.
Yukarıda yapılan açıklamaların da ortaya koyduğu gibi, avukatının anılan yükümlülüğü yerine getirmediğinden haberdar bulunmayan müvekkilin, salt bu nedenle, açtığı veya davalısı olduğu davayla ilgili olarak herhangi bir şekilde hak kaybına uğraması sonucuna yol açacak bir değerlendirme, her şeyden önce, Anayasa’nın hak arama özgürlüğünü düzenleyen 36. maddesi hükmüne uygun düşmez.
Öyleyse, bu tür hallerde mahkemece yapılması gereken iş, öncelikle değinilen durumdan ve doğabilecek hukuksal sonuçlardan müvekkili haberdar etmek; bu cümleden olarak, davayı bizzat takip yahut başka bir avukat görevlendirmek suretiyle mevcut usuli sorunu ortadan kaldırabileceği, ya da pul yokluğu veya eksikliğini bizzat giderebileceği veyahut da uygun göreceği başka bir yolla, tarafı olduğu davada usul hukuku açısından aleyhine ortaya çıkması muhtemel sonuçları bertaraf edebileceği kendisine açıklanıp, bu yönlerden karar almasına ve tutum belirlemesine yetecek uygun bir süre vermek; böylece ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde işlem yapmak olmalıdır.
Somut olayda, yerel mahkemece açıklanan şekilde bir işlem yapılmaksızın ve müvekkil durumdan haberdar edilmeksizin davanın reddi Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6.maddesine de uygun görülmemiştir.
Mahkemece, yanılgılı değerlendirme ile baro pulu bulunmadığından ve verilen kesin süreye rağmen eksiklik giderilmediğinden bahisle bu durum HMK’nun 114/f kapsamında dava şartı olarak nitelendirilerek yine aynı yasa 115/2 maddesi hükmü gereğince davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma talebinin kabulü gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile Konya Tüketici Mahkemesi’nin 24/06/2013 tarih ve 2013/ 508 esas 2013/ 533 karar sayılı kararının sonuca etkili olmamak üzere kanun yararına BOZULMASINA, 13.11.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.