Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/3822 E. 2014/18314 K. 09.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3822
KARAR NO : 2014/18314
KARAR TARİHİ : 09.06.2014

MAHKEMESİ : Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 12/11/2013
NUMARASI : 2009/263-2013/807

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR

Davacı,2006 yılı Temmuz ayı sonlarında görme bozukluğu şikayetiyle Numune hastanesinde görevli davalı doktora başvurduğunu,davalının katarakt teşhisi koyarak bir gözünü diğer davalı şirkete ait hastanede ameliyat ettiğini,ameliyata rağmen görme kaybının düzelmediğini,bunun üzerine davalı tarafından göz sinirlerinin beyazladığını yapılacak bir şey olmadığını söyleyerek ilaç kullanmasının tavsiye edildiğini,bunun dışında bir teşhis ve tanı uygulanmadığını,görme yetisinin gittikçe azalması üzerine 2008 yılı nisan ayında Erzurum tıp fakültesine başvurduğunu,yapılan muayenede gözünde bir sorun olmadığı söylenerek beyin MR filmi çektirildiğini ve MR sonucuna göre hipofizde bir ur tespit edilerek ,Marmara üniversitesi tıp fakültesinde ameliyat olduğunu,ameliyat sonucunda sol gözünün tamamen ,diğer gözünün ise büyük oranda görme yetisini kaybettiğini,davalı doktorun gerekli özen ve takibi yapmaması nedeniyle erken safhada tespiti mümkün rahatsızlığının,geç teşhisi nedeniyle görme yetisini kaybettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur.
Davalı doktor savunmasında,davacıya yapılan muayene sonucu teşhis edilen katarakt rahatsızlığına ilişkin gerekli müdahalenini yapıldığını,hangi safhada çıktığı ve nasıl geliştiği belli olmayan tümör nedeniyle sorumlu olmadığını,davacının tedavisinde gerekli özenin gösterildiğini savunmuştur.
Diğer davalı yapılan tebligata rağmen cevap vermemiştir.
Mahkemece davalı doktorun bir ihmal ve kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, görme kaybı şikayeti üzerine davalı doktor tarafından yapılan tedavi sırasında hipofizde tümör olduğunun tespit edilmemesi nedeniyle geç teşhise dayalı olarak görme yetisini kaybettiğini ileri sürerek maddi ve manevi tazminat isteminde bulunmuştur.Davanın temeli vekillik sözleşmesi olup, özen borcuna aykırılığa dayandırılmıştır (BK m. 386-390). Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. Vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (BK m. 321/1). O nedenle davacının tedavisini üstlenen hastane ve doktorların meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Az yukarıda açıklandığı üzere, doktor tedavi nedeniyle yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur.
Dava konusu uyuşmazlık itibariyle,davacının davalı doktora başvurusu sonrasında katarakt teşhisi konularak davalı göz merkezinde ameliyatının gerçekleştirildiği,ameliyat sonrasında görme kaybında bir iyileşme olmadığı,davacı hasta yakını tanıkların beyanına göre davalı doktor tarafından hastanın göz sinirlerinde zayıflık olduğu söylenerek ilaç tedavisinin uygulandığı,bu hususu davalı doktorun mahkemeye ibraz ettiği 18.02.2010 tarihli dilekçede teyit ederek,davacı hastada devam eden miyopi ve sinir zayıflığı olduğunun tespit edildiğini,bir hipofiz tümörü şüphesinin uyanmadığını,göz şikayetlerinde MR çekilmesine ilişkin rutin bir uygulama olmadığını beyan ettiği,bu kapsamda mahkemece davalı doktorun etkin bir teşhis ve tedavi uygulaması yapıp yapmadığının tespiti amacıyla adli tıp kurumundan bilirkişi raporu alındığı,adli tıp kurumu tarafından hazırlanan bilirkişi raporunda davacı hasta hakkında ilk muayenede sol gözüne yapılan katarakt endikasyonunun yerinde olduğu ve yapılan ameliyatın tıp kurallarına uygun olduğu,ancak ameliyat sonrası davacı hastanın görmesinin artmaması üzerine ileri nörolojik ve
radyolojik muayene isteyip istemediğinin belirlenemediği,mevcut verilerle hekimlere atfı kabil bur kusur olup olmadığı hususunda tıbben yorum yapılamayacağı rapor edilmiştir.Adli tıp bilirkişi raporu hazırlanması safhasında dosyadaki eksik tıbbi evrakların temini amacıyla iki defa dosyanın geri çevrilerek ilgili sağlık kuruluşlarından davacı hakkında uygulanan tedavilere ilişkin evraklar istenmiş olup,sağlık kuruluşları tarafından mevcut evrakların gönderildiği,bu tedavi evrakları arasında davacı hasta hakkında davalı doktor tarafından ameliyat sonrasında ileri nörolojik ve radyolojik muayene yapılması yönünde bir çalışma yapıldığına dair belgenin bulunmadığı,davalı doktorun savunmaları ve özellikle 18.02.2010 tarihli dilekçesinde hipofiz tümörü şüphesi oluşmadığından MR çekilmediğini ve başkaca ileri tetkik ve muayenenin yapılmadığını zımnen kabul ettiği,aksi yönde bir iddiasının da bulunmadığı anlaşılmaktadır.Bu veriler ışığında adli tıp raporunun olayı aydınlatmaya elverişli ve yeterli olmadığı anlaşılmaktadır. Öyle olunca, Mahkemece Üniversitelerin ilgili bilim dalından seçilecek akademik kariyere sahip (3) kişilik kurul vasıtasıyla davacıya,davalı doktor tarafından yapılan yapılan ameliyat sonrasında görmesinde bir artış olmaması üzerine tıbben yapılması gerekli tıbbi tetkik ve incelemelerin yapılması halinde hipofiz tümörüne ilişkin rahatsızlığının erken teşhisinin mümkün olup olmadığı ve hipofiz tümörü rahatsızlığının erken teşhisi halinde hastanın mevcut görme yetisine kaybetmesinin önlenmesi imkanı bulunup bulunmadığı hususu açıklığa kavuşturulacak şekilde, Davacıya uygulanan teşhis ve tedavide davalı doktor ve hastaneye izafe edilecek bir kusur bulunup bulunmadığı üzerinde durularak,hazırlanacak yeni bilirkişi raporu sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken,eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.
SONUÇ; Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 24,30 TL harcın istek halinde iadesine, 09.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.