Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/3691 E. 2014/29643 K. 29.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3691
KARAR NO : 2014/29643
KARAR TARİHİ : 29.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 03/04/2012
NUMARASI : 2010/559-2012/112

Taraflar arasındaki muarazanın men’i davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı; I..B..Hidroelektrik Santralı inşaatı işinin yapımı için davacı N..A.Ş.ve C.. A.Ş.’nin de üyesi bulunduğu I.. Konsorsiyumu ile DSİ Genel Müdürlüğü arasında 14/08/2007 tarihli sözleşmenin akdedildiğini, 20/03/1997 tarihli ve 25/10/2004 tarihli Bakanlar Kurulu Kararlarına istinaden imzalanan anılan sözleşmede projenin konsorsiyum tarafından yurt dışından temin edilecek krediler ile yapımının öngörüldüğünü, bu kapsamda yurtdışında yerleşik kredi kuruluşlarının oluşturduğu bankalar konsorsiyumu ile Hazine Müsteşarlığı arasında ihracat ve kredi sözleşmelerinin imzalandığını, ancak daha sonra dava dışı DSİ tarafından gerekli koşullar sağlanmadığı için ihracat kredi kuruluşlarının kredi sigortası ve garantilerini iptal ettiklerini bu nedenle sözleşme ve dolayısıyla baraj yapımının askıya alındığını, projenin tekrar başlatılabilmesi için davacıların içinde bulunduğu Konsorsiyum tarafından yeni kredi temini için çalışmalar yapıldığını ve yeni kredilerin temin edildiğini, daha evvel imzalanan ve sonrasında fesh edilen kredi sözleşmeleri nedeniyle kredi kuruluşlarına ödenen sigorta primlerini geri alma riski bulunan davalının yeni kredileri onaylamak için yapılacak görüşmeler sonucunda geri alamadığı miktarın kendisine ödenmesi hususunu ön şart olarak ileri sürdüğünü, bu nedenle Hazine müsteşarlığının kredi kuruluşlarına ödeyeceği miktardan geri alamadığı miktar ile bu miktarın ödenmesi amacıyla diğer kredi kuruluşlarından alınacak kredinin erken geri ödemesi nedeni ile oluşacak maliyet bedeli de eklenmek suretiyle belirlenecek miktarın ödemesine ilişkin olarak Ankara 13.Noterliğince tanzim edilen 19.01.2010 Tarihli Taahhütnamenin Verildiğini, taahhütnamenin 1 no’lu bendi ile doğacak muhtemel sigorta zararına karşı baraj yapımı nedeni ile DSİ uhdesinde tahakkuk etmiş ve/veya edecek hak edişlerinden 35.000.000 Euro’nun davalı Hazine Müsteşarlığına temlik edilmesinin taahhüt edildiğini, her bir hak ediş tutarının % 35’ini aşmamak kaydıyla mahsubu kabul ettiklerini, yine protokolün 2 no’lu bendi ile de, hazine müsteşarlığının sigorta primlerini geri alabilmesi için konsorsiyumun diğer yabancı üyelerinin kredi kuruluşlarına feragatname vermesi de gerektiği için o aşamada feragatlerin verilip verilmeyeceği belirli olmadığı için feragatlerin 3 ay içerisinde verilmemesi halinde temlik edilen tutarın(35.000.000 Euro) 1/8’inin(4.375.000 Euro) ilk hak edişten defaten kesilerek davalı hesabına aktarılmasını kabul ettiklerini, yine bu kesintinin feragatnameler verilinceye kadar 3’er aylık dönemler halinde devam edeceğinin kararlaştırıldığını, bu kapsamda ilk 3 aylık sürenin dolmuş olması sebebiyle temlik edilen tutarın 1/8 ‘ine karşılık gelen 4.375,000 Euro’nun tahakkuk edilecek hak edişlerden kesildiğini, bu kesintiye temlikname kapsamında borca mahsuben yapıldığı düşüncesi ile her hangi bir itirazda bulunmadıklarını, aradan geçen zamanda konsorsiyum üyelerinin tamamının feragatnamelerini verdiklerini, Hazine Müsteşarlığının iptal edilen krediler nedeniyle ödemek zorunda kaldığı prim tutarına ilişkin miktarı 8.745.633,45 Euro olarak belirlediğini, yapılan 4.375,000 Euro’luk kesintiden sonra bakiye 4.370.633,45 Euro borçlarının kaldığını düşünürken Hazine Müsteşarlığınca daha önce kesilen miktarın mahsubu yapılmaksızın kesinti işleminin toplam maliyet tutarı olan 8.745.633,45 Euro’nun tamamının tahsil edildiğini, dolayısıyla Hazine Müsteşarlığının toplam maliyeti 8.745.633,45 Euro olmasına rağmen dava tarihine kadar davacıların hak ediş alacağından toplam 9.846.157,43 Euro kesinti yapıldığını, temlikname ile taahhüt edilen miktarın 8.745.633,45 Euro olmasına rağmen fazladan kesinti yapılmasının usul ve yasalara aykırı olduğunu, davalının kendilerinden toplam 9.846.157,43 Euro kesinti yaptığını, kısaca 1.100.523.98 Euro fazla ödeme yaptıklarını, hazine müsteşarlığının sözleşmenin 2.maddesini cezai şart olarak kabul ederek yaptığı kesintiyi borç hesabından düşmediğini ileri sürerek, Hazine Müsteşarlığınca verilen 19/01/2010 tarihli temlikname kapsamında ödemekte sorumlu olduğu miktarın 8.745.633,45 Euro olduğunun tespitine ve davalı tarafından yaratılan muarazanın men-ine, fazladan kesinti yapılan 1.100.523,98 Euro’nun kesinti tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, Temliknamenin 2.maddesi ile öngörülen düzenlemenin ceza olarak kabulü halinde fahiş ceza şartının iptaline, iptal talebinin kabul görmemesi halinde tenkisine karar verilmesini istemiştir.
Davalı; davacıların imzaladığı temliknamenin 2.maddesi gereğince yeni kredi sözleşmesinin yürürlüğe girmesinden sonraki en geç 3 ay içinde feragatnamelerin verilmemesi halinde temlik edilen tutarın 1/8 inin ilk hak edişten kesilerek geri ödenmemek üzere davalının hesabına aktarılacağının hüküm altına alındığını, daha sonra gerekli feragatnamelerin 3 ay içinde verilmemesi nedeni ile 4.375.000 Euro’nun hak edişlerden kesinti yapıldığını, 2.nci 3 aylık dönem olan 27.04.2010-27.07.2010 tarihleri arasında feragatnamelerin verilmesini müteakip başka kesinti yapılmadığını, temliknamedeki 2.madde kapsamında yapılan kesintinin 1.madde kapsamında yapılacak kesintiden mahsup edilmesi gerektiğine ilişkin bir belirleme olmadığını, aksine bu maddenin feragatnamelerin verilmesinin hızlandırılması için konulmuş bir madde olduğunu, davacıların tacir olup, cezai şartın tenkisini isteyemeyeceğini savunarak yürütülen işlemlerin usul, yasa ve mevzuat hükümlerine uygun olduğunu ve bu doğrultuda işlem yapıldığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulü ile davacıların ödemeleri gereken miktarın 8.745.633,45 Euro olduğunun tespitine, davalı tarafın fazla talep ederek çıkarmış olduğu muarazanın bu şekilde giderilmesine ve fazla kesinti yapılan 1.100.523,98 Euro’nun kesinti tarihinden itibaren 3095 sayılı kanunun 4/A maddesi uyarınca işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Davacı eldeki dava ile, taraflar arasında imzalanan 19.10.2010 tarihli temliknamenin 2.maddesinde öngörülen düzenlemenin bir ceza-i şart maddesi niteliğinde bulunmadığını, anılan maddenin temliknamenin 1.maddesi ile birlikte yorumlanması halinde, 2.madde kapsamında yapılan kesintinin daha sonra belirlenecek olan toplam borçtan mahsubu gerektiğini ileri sürerek, davalının sözleşmenin 2.maddesini cezai şart olarak kabul ederek yaptığı kesintinin borç hesabından düşülerek ödemekle sorumlu olduğu miktarın 8.745.633,45 Euro olduğunun tespitine ve davalı tarafından yaratılan muarazanın men-ine, fazladan kesinti yapılan 1.100.523,98 Euro’nun kesinti tarihinden itibaren hesaplanacak faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, temliknamenin 2.maddesi ile öngörülen düzenlemenin ceza olarak kabulü halinde fahiş ceza şartının iptaline, iptal talebinin kabul görmemesi halinde tenkisine karar verilmesini istemiş, davalı ise; temliknamedeki 2.madde kapsamında yapılan kesintinin 1.madde kapsamında yapılacak kesintiden mahsup edilmesi gerektiğine ilişkin bir belirleme olmadığını, aksine bu maddenin feragatnamelerin verilmesinin hızlandırılması için konulmuş bir madde olduğunu, davacıların tacir olup, cezai şartın tenkisini isteyemeyeceğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
İncelenen dosya içeriğine göre; taraflar arasında sözleşmenin geçerli olup olmadığı, toplam borç miktarı, yapılan kesinti tutarı hususlarında bir uyuşmazlık bulunmayıp, uyuşmazlık taraflar arasındaki 19.10.2010 tarihli temliknamenin 2.maddesi kapsamında yapılan 4.375.000 Euro’luk kesintinin müstakil bir ceza-i şart hükmü olarak mı yorumlanması gerektiği ya da bu kesintinin davacının ödemeyi taahhüt ettiği toplam borç miktarı olan 8.745.633,45 Euro’luk borçtan mahsup edilip edilmeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Dosya içinde yer alan 19.10.2010 tarihli temliknamenin 1.maddesinde; davalı hazine müsteşarlığının ödemek zorunda kalacağı maliyetleri karşılamak üzere DSİ nezdinde tahakkuk etmiş ve edecek hak edişlerinden 35.000.000 Euro’nun gayri kabili rucu olmak üzere Hazine müsteşarlığına temlik edildiği belirtilmiş, temliknamenin 2.maddesinde ise özetle; sigorta primlerinin geri ödenmesi için gerekli şart olarak konsorsiyum üyelerinden talep edilen alacaklardan feragat edildiğine dair mektupların kredilerin yürürlüğe giriş tarihinden itibaren en geç 3 ay içinde iletilmemesi durumunda temlik edilen tutarın 1/8 inin ilk hak edişten defaten kesilerek hiçbir şekilde geri ödenmemek üzere müsteşarlığın ilgili hesabına aktarılmasının kabul edildiği, bu işlemin mektuplar iletilinceye veya bu işlemler sonucunda temlik edilen tutarlar bitinceye kadar üçer aylık dönemler itibariyle aynen sürdürüleceğinin taahhüt edildiği hükmüne yer verilmiştir.
Karar tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 158.maddesinde ceza-i şart kurumu düzenlenmiş olup (6098 sayılı T.B.K madde 179) anılan maddede, sözleşmenin hiç ifa edilmemesi ya da gereği gibi ifa edilmemesi durumunda, alacaklının ya sözleşmenin ifasını ya da cezai şartı isteyebileceği hususu hüküm altına alınmıştır. Aynı maddede, akdin süresi içerisinde veya kararlaştırılan yerde ifa edilmemesi durumunda, ifa ile birlikte cezai şartın da istenebileceği ifade edilmiştir. Bu maddede öngörüldüğü şekilde, cezai şart, akdin ifası için öngörülmüş olan Ekonomik bir edim olup yine 818 sayılı Borçlar Kanununun 159.maddesinde ise(6098 sayılı T.B.K madde 180), cezai şartın istenebilmesi için, alacaklının zarara uğramasının gerek olmadığı ayrıca ve açıkça ifade edilmiştir.
Sözleşme özgürlüğü, bir akdi yapıp yapmama, içeriğini belirleme, akdin karşı tarafını seçme, akde son verebilme ve akdin şeklini belirleyebilme serbestîsi anlamına gelmekte olup, kimse bir akdi yapmaya zorlanamayacağı gibi istediği bir akdi yapmaktan da alıkonulamayacaktır. Taraflar arasında özel hukuk hükümlerine tabi geçerli bir sözleşme mevcut olup, davacıların basiretli tacir olarak davranma yükümlülüğüne sahip oldukları hususu ise izahtan varestedir.
Yerel mahkemece 818 sayılı Borçlar Kanunu 18.maddesi hükmüne atıf yapılmak suretiyle, taraflar arasındaki temliknamenin 2.maddesi gereğince yapılan 4.373.000 Euro’luk ilk kesintinin, temliknamenin 1.maddesi kapsamında daha sonra belirlenen 8.745.633,45 Euro’luk borçtan mahsubu gerektiği, 2.madde ile öngörülen düzenlemenin bu şekilde yorumlanması gerektiği ifade edilerek davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmakta ise de; yukarıda açıklandığı şekilde taraflar arasındaki temliknamenin 2.maddesindeki düzenlemenin ifaya eklenen ceza-i şart niteliğinde bulunduğu, yine 19.10.2010 tarihli temliknamenin 2.maddesi gereğince yapılan 4.373.000 Euro’luk kesintinin, davacıların ödemeyi taahhüt ettikleri 8.745.633,45 Euro’luk borçtan mahsup edileceğine ilişkin bir kararlaştırmanın da 19.10.2010 tarihli temlikname içerisinde yer almadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece, taraflar arasında tanzim edilen 19.10.2010 tarihli temliknamenin 2.maddesindeki düzenlemenin ifaya eklenen cezai şart niteliğinde olduğu kabul edilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın kabulüne karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, BOZMA nedenidir.
2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarda 1.bentte açıklanan nedenlerle, hükmün temyiz eden davalı yararına BOZULMASINA, 2.bentte açıklanan nedenle, davalının sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 29.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.