Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/35305 E. 2015/29147 K. 08.10.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/35305
KARAR NO : 2015/29147
KARAR TARİHİ : 08.10.2015

MAHKEMESİ : İstanbul 21. Asliye Ticaret Mahkemesi
TARİHİ : 10/07/2014
NUMARASI : 2013/217-2014/195

Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili avukat D.. A.. A.. geldi. Karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan 22.3.2012 tarihli 236 sayılı sözleşme ile 400.000 TL ödünç para aldığını , sözleşmede fahiş faiz öngörüldüğünü, yaptığı ödemelerin faize sayılması gerekirken ödeme tablosuna fazladan faiz yansıtıldığını ve bakiye borç için fazladan aleyhine icra takibi yapıldığını ileri sürerek, ödeme tablosunun ve sözleşmede öngörülen temerrüt faizi oranının geçersizliğinin tesbitine ve yıllık temerrüt faiz oranının yasal mevzuata göre mahkemece hüküm altına alınmasına ve fazla hakları saklı kalarak fazladan ödenen 349.063 TL.nin avans faizi ile ödetilmesini istemiş, birleşen dava ile de 10.7.2012 tarihli 250 sayılı sözleşme ile ödünç aldığı 300.000 TL. İçin aynı nedenle fazladan ödediği 207.914 TL.nin avans faizi ile ödetilmesini istemiştir.
Davalı, sözleşmede öngörülen temerrüt faizinden daha düşük oranda temerrüt faizi uygulandığını, davacının sözleşme ve eki ödeme tablosuna göre taksitleri ödemediğinden takip başlatıldığını savunarak , davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabulüne, 195.695 TL. Fazla ödenen bedelin davalıdan tahsiline, birleşen davanın reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Mahkemece hükme esas alındığı bildirilen 17.2.2014 tarihli bilirkişi raporunda, davacının 250 nolu 300.000 TL.lik borç için fazladan 195.695 TL. ödeme yaptığı açıklanmış, 236 nolu 400.000 TL.lik borç için bir değerlendirme yapılmamış ve mahkemece de gerekçede; bilirkişi raporunun hükme esas alındığı yani 250 nolu sözleşme için davanın kısmen kabul edildiği açıklandığı halde hükümde, asıl davanın konusunu oluşturan 236 nolu sözleşme için davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’ nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 6100 sayılı HMK’nın 297 maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 297. maddesinin son fıkrası ile “Hüküm sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta, açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek gerekçe ile gerekçeli kararın hüküm fıkrası arasında çelişki oluşturulması, HMK’ nun 297/son madde ve fıkrası gereğince hükmün bozulmasını gerektirmiştir.
2-Bozma nedenine göre, davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan 1. bent gereğince temyiz olunan kararın davacı yararına bozulmasına, 2. bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, 08/10/2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.