Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/3375 E. 2014/22018 K. 30.06.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/3375
KARAR NO : 2014/22018
KARAR TARİHİ : 30.06.2014

MAHKEMESİ : Ankara 15. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 27/11/2012
NUMARASI : 2011/393-2012/436

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalı şirketler ile değişik dönemlerde genel temizlik işlerine ilişkin hizmet alım sözleşmeleri imzaladıklarını,davalıların çalıştırdığı dava dışı işçi H. O. tarafından işçilik haklarına dair alacağın tahsili talepli açtığı davanın sonuçlanması üzerine yapılan icra takibi sonucu icra dosyasına 19.687 TL ödeme yaptığını, bu ödemeden genel temizlik ihale işi ihale şartnamesinin 54/15. maddesine göre “ SSK mevzuatı ile ilgili her türlü işçi ve işveren hakkındaki mevzuata göre; işçi alınması,işçi haklarının ödenmesi,işçi çıkartılması vesaire konularda tüm sorumluluk yükleniciye ait olup,idare bu konularda sorumlu sayılmayacaktır” şeklinde yapılan düzenleme kapsamında davalıların sorumlu olduğunu ileri sürerek;davalı …..Ltd.Şti’den 1.381 TL,….Ltd.Şti’den 9.168 TL;…. …Ltd.Şti’den 9.135 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar savunmalarında, davacının asıl işveren olması nedeniyle sorumlu olduğunu ve davacı ile yapılan sözleşmelerde dava konusu hususların sözleşme bedeline dahil edilmediğini belirterek davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporundaki hesaplamalara itibar edilerek davanını kısmen kabulü ile,3.423,92 TL’nin …..Ltd.Şti.’den ,269,11 TL’nin özel
. …Ltd.Şti.’den,2.977,87 TL’nin .. …Ltd.Şti.’den dava tarihinden itibaren yasal faizi ile tahsiline karar verilmiş,hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, asıl işveren davacı S.. B..nın, davalı şirketler tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonucu dava dışı işçiye ödemek zorunda kaldığı miktarın davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, davacı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteseslsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği açıkça belirtilmiştir.
İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlık itibariyle davalılar ile davacı arasında imzalanan bir kısım hizmet sözleşmeleri ve eki olan şartnamelerde kıdem tazminatı gibi işçilik haklarından yüklenicinin sorumlu olacağına dair düzenlemelere yer verildiği anlaşılmakla,bu yönde hüküm bulunan hallerde ilgili davalı yüklenicinin ödenen tüm bedelden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda; sözleşmelerde dava konusu işçilik haklarının tamamından davalı yüklenicilerin sorumlu olacağına dair düzenleme olup olmadığına ilişkin yeterli bir inceleme yapılmadığı gibi,davacının rucu talebine esas ihbar tazminatının tamamından dava dışı işçinin iş akdini fesheden son işveren davalı şirketin sorumlu olduğuğunun dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır. Ayrıca davacının rucuen alacak talebine konu diğer alacaklara ilişkin Ankara 7. İş mahkemesinin 2009/567 esas sayılı dosyasında hükmedilen ve davacıdan tahsil edilen her bir alacak kalemindeki miktarları aşmayacak şekilde yapılacak hesaplamaya göre davacının rucu edebileceğinin kabulü gerekirken,karara esas alınan bilirkişi raporunda yapılan hesaplamada kıdem tazminatı,fazla mesai, ulusal bayram ve genel tatil ücretlerinin hesabında bu kurala uyulmadığı görülmüştür.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmek suretiyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu bilirkişi heyeti tarafından taraflar arasındaki sözleşmeler,Ankara 7. İş mahkemesinin 2009/567 esas sayılı dosyası ve bu dosya kapsamında karara esas alınan bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre mahkeme,taraflar ve yargıtay denetimine uygun olarak hazırlanacak bilirkişi raporu sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre davacının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, (2) no’lu bent gereğince davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 30.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.