Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/32102 E. 2014/39121 K. 08.12.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/32102
KARAR NO : 2014/39121
KARAR TARİHİ : 08.12.2014

MAHKEMESİ : Mersin 3. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 02/05/2014
NUMARASI : 2013/311-2014/249

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, davalı ile 2009 ve 2010 yıllarını kapsayan temizlik hizmet alım sözleşmesi yapıldığını,sözleşmenin yapılmasından sonra daha önce davalı işyerinde çalışan işçileri çalıştırmaya devam ettiğini,davalının uyarısı üzerine 40 yaşın üzerindeki işçilerin iş akdini feshetmek zorunda kaldığını,bu işçiler tarafından açılan davalar sonucu ödemek zorunda kaldığı 92.587,10 TL’nin ödeme tarihlerinden itibaren avans faizi ile tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı,davacı ile yapılan sözleşme hükümleri itibariyle işçi alacakları ve haklarından davacının sorumlu olacağının düzenlenmesi nedeniyle bir sorumluluklarının bulunmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacı yüklenici tarafından 40 yaşın üstündeki işçilerin iş akdinin feshinden dolayı davacının bir kusurunun bulunmadığı, ancak davacının sorumluluğunun, bu işçileri çalıştırdığı dönemle sınırlı bir sorumluluk olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiş,hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacı şirket tarafından çalıştırılan işçinin açmış olduğu dava sonucu dava dışı işçiye ödemek zorunda kaldığı miktarın,asıl işveren davalı Sağlık Bakanlığından rücuen tahsili istemine ilişkindir.
4857 sayılı İş Kanununun 2/6. Maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” Hükmü bulunmaktadır.
Dava konusu olayda da taraflar arasında asıl işveren- alt işveren ilişkisi mevcut olup, davalı asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak İş Kanunundan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, davacı ile birlikte müteselsilen sorumludur. Burada Kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. İç ilişkide (alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki ilişkide) ise, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda taraflar kendi aralarında sözleşme yapabilirler. Nitekim Borçlar Kanununun 146. Maddesinde düzenlenen, “Borcun mahiyetinden hilafı istidlal olunmadıkça, müteseslsil borçlulardan her biri alacaklıya yapılan tediyeden birbirine müsavi birer hisseyi üzerlerine almaya mecburdur. Hissesinden fazla tediyede bulunan, fazla ödeme ile diğerlerine rücu hakkını kazanır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil sorumlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağından, dış ilişkide kanundan doğan teselsül gereğince borcu ödemiş olan müteselsil borçlunun, ödediği miktarın iç ilişkide borcun nihai yükümlüsü olan borçludan rücuen tahsilini talep edebileceği kabul edilmelidir.
Somut uyuşmazlık itibariyle davacı ile davalı arasında imzalanan hizmet sözleşmeleri ve özellikle sözleşmenin eki olan teknik şartnamenin 4.7. maddesinde davacının çalıştıracağı işçinin 40 yaşından büyük olmayacağı ve 5.3. maddesinde ise “Sosyal sigortalar mevzuatı, her türlü işçi ve iş veren hakkındaki haklardan dolayı işçi alınması veya işçi haklarının ödenmesi,işçi çıkarılması gibi tüm sorumluluklar yükleniciye ait olup,idare bu konularda hiç bir sorumluluk taşımayacaktır.” şeklinde düzenleme yapılmış olup,bu düzenlemeler itibariyle kıdem tazminatı gibi işçilik haklarından yüklenicinin sorumlu olacağına dair düzenlemelere yer verildiği anlaşılmakla,bu yönde hüküm bulunan hallerde sözleşmeye göre ödenen bedelden sorumlu olduğunun kabulü gerekir.Mahkemece karara esas alınan bilirkişi raporunda; sözleşmelerde dava konusu işçilik haklarının tamamından davacı yüklenicinin sorumlu olacağına dair düzenleme olup olmadığına ilişkin yeterli bir inceleme yapılmadığı gibi,davacının rucu talebine esas ihbar tazminatının tamamından dava dışı işçinin iş akdini fesheden son işveren davacı şirketin sorumlu olduğunun dikkate alınmadığı anlaşılmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar gözetilmek suretiyle yeni bir bilirkişi heyeti oluşturularak bu bilirkişi heyeti tarafından taraflar arasındaki sözleşmeler,rucu talebine esas iş mahkemelerinde açılan dava dosyaları ve bu dosyalar kapsamında karara esas alınan bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre mahkeme,taraflar ve yargıtay denetimine uygun olarak hazırlanacak bilirkişi raporu sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup,bozmayı gerektirir.
2-Bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına,
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) no’lu bent gereğince davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 8.12.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.