Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/28823 E. 2015/21090 K. 22.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/28823
KARAR NO : 2015/21090
KARAR TARİHİ : 22.06.2015

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde temyiz eden davacı vekili avukat … ile davalı Asil … ve vekili avukat …’ın gelmeleriyle duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacı, uzun yıllar Almanya’da yaşadığını, taşınmaz alım satım yetkisini içerir 02.08.1996 tarihli düzenleme şeklinde vekaletname ile davalı kardeşini vekil tayin ettiğini, davalının bu vekaletnameye dayanarak, kendisinin bilgisi ve rızası olmadan altı adet taşınmazı 3. kişilere sattığını, satış bedelini ödemediğini, bu durumu … Asliye Hukuk Mahkemesinin bir dosyasında davalı vekilinin cevapları neticesinde tapuda yaptığı inceleme sonucunda öğrendiğini, davalıyı 12.02.2013 tarihli azilname ile vekillikten azlettiğini, davalının vekalet görevini kötüye kullandığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla her bir taşınmazın bilirkişi raporu ile tespit edilecek güncel değerinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğunu savunarak, davanın zamanaşımından reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; sözleşmenin yapıldığı 02.08.1996’dan, davanın açıldığı 25.07.2012 ye kadar 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu, zamanaşımı başlangıcının sözleşme tarihinde başladığı, öğrenme tarihinin esas alınamayacağı gerekçesi ile zamanaşımı nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Taraflar arasındaki ilişkinin vekalet sözleşmesine dayandığı açıktır. Vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir. BK.nun 392. maddesi hükmü gereğince vekil, talep üzerine yaptığı işin hesabını vermeye ve müvekkili nam ve hesabına edindiği herşeyi iade etmeye, iade edinceye kadar da almış olduğu şeyleri saklamaya zorunludur. Bu nedenle de vekilin aldıklarını geri verme borcunda zamanaşımı vekalet sözleşmesi sürdükçe işlemez. Bir başka deyişle; iade borcunda muacceliyet, vekilin hesap vermesi ile veya sözleşme ilişkisinin bitmesi ile başlar. Dosya içinde müvekkil davacı ile vekil olan davalının birbirleriyle hesaplaştıklarına dair delil ibraz edilmediği gibi bu hususta bir savunma da ileri sürülmemiştir. BK’nun 386 ve devamı maddeleri uyarınca vekalet ilişkisinin sona ermesi ancak vekilin müvekkiline hesap vermesi ile mümkündür. Vekil yaptığı işin hesabını vermediği müddetçe vekalet ilişkisi devam eder. Bu bağlamda, vekil hesap vermediği sürece zamanaşımı süresi de işlemez. Dava konusu olayda, davalının müvekkili olan davacıya hesap verdiği iddia ve ispat edilmediğinden zamanaşımı süresinin başladığından ve sürenin dolduğundan söz edilemez. Hal böyle olunca mahkemece, işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, aksine düşüncelerle vekalet ilişkisinin başladığı 02.08.1996 tarihi itibariyle 5 yıllık zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesi ile zamanaşımından davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün, temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, 1100,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin alınan 25,20 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22.06.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.