Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/27109 E. 2014/25002 K. 04.09.2014 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/27109
KARAR NO : 2014/25002
KARAR TARİHİ : 04.09.2014

MAHKEMESİ : Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 29/05/2014
NUMARASI : 2013/450-2014/269

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacılar vekili; müvekkillerinin 2012 yılında bebeklerinin olacağını öğrendiklerini, bebeğin anne karnındaki sağlığını takip etmesi ve hamilelik sonunda doğumu gerçekleştirmesi için Dr. D.. Ö..’e gittiklerini, sürecin davalı doktor tarafından takip edildiğini, 11/12/2012 tarihinde davalı Ö.. Ç.. Hastahanesinde davalı Dr. D.. Ö..’in kontrolünde normal yolla bebeğin dünyaya geldiğini, doğum sonrası anne ve bebeğin sağlık durumunun iyi olduğu ve her şeyin yolunda gittiği söylenerek bir gün içerisinde taburcu edildiklerini, ancak müvekkilinin eve geldikten sonra tuvalet ihtiyacını giderdiği sırada büyük acılar çektiğini, kullandığı pedlerde kötü koku ve dışkı olduğunu gördüğünü ve ön taraftan gaz çıkardığını, kan ve dışkı gelmesi üzerine Dr.D.. Ö..’i aradıklarında ” eyvah! ” diyerek sabah 10,00’da hastanede olmalarını istediğini, yapılan kontrol neticesinde müvekkilinin rektumunun ( kalın bağırsağın son noktasında ) yırtık olduğu belirtilerek ameliyat olması gerektiğinin söylendiğini, Dr. E.. Y..’ın tek çözümün kolostomi ameliyatı olduğunu belirtmesi üzerine,müvekkilinin Ö..Ç..Hastanesinde kolostomi ameliyatı olduğunu, bu sırada hastahanede görevli hemşirelerin müvekkilini tanıdığını ve kendisine ” biz senin geleceğini tahmin ediyorduk, doğumun çok kötü geçmişti ” şeklinde beyanda bulunduklarını, ameliyattan çıktıktan sonra müvekkilinin karnının sol tarafında kolostomi torbası olduğunu ve şeffaf torbadan bağırsağının göründüğünü fark ettiğini, karşılaşığı görüntü karşısında şok olduğunu, bebeğini dahi güçlükle emzirebildiğini, daha sonra torba değişikliği yapıldığını,verilen ilaçları düzenli olarak kullandığı halde tarif edilemez acılar çektiğini, ayrıca antibiyotik iğneler nedeniyle bebeğinin anne sütünü içemez hale geldiğini, günlerce devam eden tedavi sürecinde her akşam dolmuş olan torbayı yenisi ile değiştirdiklerini ve iki günde bir de adaptör değişikliği yapıldığını, müvekkillerinin üçüncü kez kontrole gittiklerinde bir buçuk ay geçmesine rağmen hastahanede görevli Dr. E.. Y..’ın iyileşip iyileşmediği konusunda garanti veremeyeceğini belirttiğini,bu durum kolaylıkla tespit edilebilecek iken müvekkillerinin bunu üç ay sonra duyduklarını, süreçte yıprandıklarını, telafi edilemez acılar çektiklerini,yapılan tedavinin ilim, fen ve tıp kurallarına uygun olmadığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hak ve alacakları saklı kalmak kaydıyla davacı D.. için şimdilik 10.000,00 TL maddi tazminat ile davacı D.. için 150.000,00 TL, davacı E.. için ise 50.000,00 TL’ki ceman 200.000,00 TL manevi tazminatın doğumun yapıldığı tarih olan 11/12/2012 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte davalı doktorlar ile hastaneden tahsilini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, taraflar arasındaki uyuşmazlığın teşhis ve tedavi hizmetinden kaynaklandığından ve 4077 sayılı yasanın 23. Md gereğince davaya bakma görevi tüketici mahkemelerine ait olduğundan dava dilekçesinin görev nedeni ile usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
Davacılar, davacılardan D..’in yanlış tedavisi nedeniyle sorunlar yaşadıklarını belirterek maddi ve manevi tazminat istemiyle eldeki davayı açmışlardır. Mahkemece, tüketici mahkemesinin görevli olduğundan bahisle görevsizlik karar verilmiş ise de; B.K. nun 502. maddesi hükmü uyarınca, diğer iş görme sözleşmeleri hakkındaki yasal düzenlemelere tabi olmayan işlerde, vekalet hükümleri geçerlidir. Somut olayda olduğu gibi doktorlar ile hasta arasındaki uyuşmazlıkların vekalet sözleşmesine ilişkin hukuksal düzenlemelere göre çözülmesi gerektiği konusunda, öğreti ve Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulaması arasında paralellik bulunmaktadır.
Somut olayda, davacı ile davalı doktor arasında vekil-müvekkil ilişkisi mevcut olup, davadaki talepler vekillerin vekalet görevini ifada özen borcuna aykırı davrandıkları iddiasına dayalı bulunmakla, uyuşmazlığa vekalet hükümleri uygulanmalı ve doğal olarak, uyuşmazlığın da bu çerçevede değerlendirilmesi gerekir.
28.05.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 3/l maddesinde tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,olarak tanımlanmıştır.Buna göre vekalet sözleşmesinden kaynaklanan davalara bakma görevi tüketici mahkemesine ait ise de; 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un geçici 1/1.maddesine göre; Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış olan davalar açıldıkları mahkemelerde görülmeye devam eder.
Yukarıda açıklandığı üzere, davanın açılış tarihi itibariyle taraflar arasındaki hukuki ilişkinin 4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Tüketici yasası ile güdülen amaç tüketicinin tüketime yönelik satışlarda mal ve hizmetlerdeki ayıplara karşı korunması olduğundan, uyuşmazlığın genel mahkemede görülmesi gerekir. Hal böyle olunca, mahkemece işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.Bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 4.9.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.