Yargıtay Kararı 13. Hukuk Dairesi 2014/26914 E. 2015/20884 K. 18.06.2015 T.

YARGITAY KARARI
DAİRE : 13. Hukuk Dairesi
ESAS NO : 2014/26914
KARAR NO : 2015/20884
KARAR TARİHİ : 18.06.2015

MAHKEMESİ :Tüketici Mahkemesi

Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.

KARAR

Davacılar, murisleri ile davalı banka arasında imzalanan 4.6.2009 tarihli tüketici kredisi sözleşmesi imzalandıktan sonra murislerinin 30.10.2011 tarihinde vefat ettiğini, davalının hayat sigortasının yenilenmemesinden davalı bankanın sorumlu olmasına rağmen kredi taksitlerinin kensilerinden tahsil edilmeye devam edildiğini ileri sürerek ödedikleri kredi bedelinin iadesini ve bundan sonraki taksitler yönünden borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, sigorta poliçesini yenileme zorunluluklarının olmadığını savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1- Davacılar, murislerinin davalı Bankadan kullandığı tüketici kredisi nedeniyle hayat sigortası yaptırdığını, murislerinin 30.10.2011 tarihinde vefat ettiğini, hayat sigortasının yenileme döneminde davalı Bankanın yenileme yapmadığı gibi uyarıda da bulunmadığını bildirerek oluşan zararlarının tahsili ve bakiye kredi borcu yönünden borçlu olmadıklarının tespiti için eldeki davayı açmışlardır. Davalı Banka, aralarındaki sözleşme hükümlerine göre hayat sigortası yaptırma yükümlülüğünün davacıların murisine ait olduğunu, murisin yenileme yolunda bir talebinin bulunmadığını savunmuştur. Uyuşmazlıkla ilgili mevzuat ve sözleşme hükümleri incelendiğinde; 17.01.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 01.02.2009 tarihinde yürürlüğe giren, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar uygulama Esasları Yönetmeliği”nin “Amaç” başlıklı bölümünde, “Bu Yönetmeliğin amacı, kredi kuruluşları tarafından verilen kredilerle bağlantılı olan zorunlu ve ihtiyari sigorta ürünlerinin sunumunda birlik ve güvenilirliği sağlamak, sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerini korumak ve verilecek hizmete ilişkin usul ve esasları düzenlemektir.” denilmekte, “Kapsam” başlıklı bölümünde ise, “Bu Yönetmelik, Türkiye’de faaliyet gösteren her türlü kredi kuruluşunun sağladığı kredilerle bağlantılı yaptırılan ihtiyari ve zorunlu sigortaları ve bu sigortalar dahilinde verilecek teminatları kapsar.” denildikten sonra aynı Yönetmeliğin “İhtiyari Sigortalar” başlığında düzenlenen, 6. maddesinin 2. fıkrasında da, “İhtiyari sigortalarda, kredi süresi içerisinde yenileme sorumluluğu kredi kullanana, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğu ise kredi kuruluşuna aittir.” denilmektedir.
Davacıların murisi ile davalı Banka arasında imzalanan kredi sözleşmesinin, “Sigorta Hükümleri” başlıklı 8.3 maddesinde “Banka dain ve mürtehin olacak şekilde Banka ile mutabık kaldığı ve aşağıda yer alan prim ödeme koşulları kapsamında Banka’nın acentesi olduğu sigorta şirketine veya dilediği sigorta şirketine karşılıklı mutabakata varılmak suretiyle, Kredili müşteri, hayat sigortası yaptıracağını, (Konut finansman kredisi kapsamında kullanılacak kredilerde konut sigortası ve hayat sigortası yapılması isteğe bağlıdır) sigorta sözleşmelerini Banka alacağının tamamen tahsil edileceği tarihe kadar yenileteceğini, mevcut/ yapılacak/ yenilenecek tüm sigorta poliçelerinin üzerinde Banka’nın adına dain ve mürtehin olarak gösterileceğini, Söz konusu hayat sigortası poliçesinde Banka’nın dain ve mürtehin olarak gösterilmesi nedeniyle, sigorta süresi içinde kredili müşterinin vefatı halinde sigorta şirketince ödenecek tazminattan ödeme günündeki Banka’ya olan borcun mahsubundan sonra kalacak olan meblağın kanuni mirasçılarına (sakatlık halinde ise Banka’ya olan borcun mahsubundan sonra kalan tutarın kendisine) ödenmesini, tazminatın krediden kaynaklanan Banka borcunu karşılamaması durumunda, bakiye alacak meblağın kanuni mirasçılardan tahsil edilmesini kabul, beyan ve taahhüt eder”. hükmü bulunmaktadır.
Mahkemece, sözleşmenin 8.3 maddesi hükmü uyarınca sigorta sözleşmesini yenileme zorunluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki, kredi sözleşmesi nedeniyle hayat sigortası yapılmasındaki amaç, Banka yönünden kredi borcunun teminat altına alınması olduğu kadar, belli bir prim borcu getirmekle birlikte, sigortalının da bunda menfaatinin olduğu kuşkusuzdur. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde, her iki tarafın da hak ve menfaatlerinin gözetilip korunması esas alınmalıdır. Nitekim, kredi sözleşmeleriyle bağlantılı sigortaların yapılması halinde sigorta ettirenlerin, sigortalıların ve lehdarların hak ve menfaatlerinin korunması amacıyla çıkarılan, “Bireysel Kredilerde Bağlantılı Sigortalar Uygulama Esasları Yönetmeliği”, 17.1.2008 tarihli Resmi Gazetede yayınlanarak, 1.2.2009 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Her ne kadar, az yukarda açıklanan kredi sözleşmesinin 8.3. maddesindeki düzenleme ile, hayat sigortasının yenilenmesi konusunda davalı Bankaya değil, kredi borçlusuna yükümlülük getirildiği anlaşılmakta ise de, yine az yukarda sözü edilen Yönetmeliğin ilgili hükmü gereğince de, kredi süresi içerisinde sigorta poliçesini yenileme sorumluluğu kredi kullanana ait olmakla birlikte, yenilemeye ilişkin bildirim yapma ve bilgilendirme sorumluluğunun da kredi veren Bankaya ait olduğunun kabulü gerekir. Bankanın, 4.6.2010 tarihinde sona eren davacıların murisine ait hayat sigortasının yenilenmesi için, en azından muhatabına bildirim yapmak suretiyle kredi borçlusunu konu ile ilgili bilgilendirmesi, asgari özen yükümlülüğünün bir sonucu olduğu gibi, Medeni Kanunun 2. maddesinde düzenlenen dürüstlük kurallarının da bir gereğidir. Ancak bu kabule rağmen, sigortanın yenilenip yenilenmediğinin de, kredi borçlusu tarafından takibi gerekeceğinden, uyuşmazlık konusu olan “2011 yılı itibariyle hayat sigortasının yenilenmemesi” ve bu nedenle davacıların uğradıkları zararlar nedeniyle tarafların müterafık kusurlu oldukları sonucuna varılmalıdır. O halde mahkemece tarafların kusur oranları takdir edilerek, sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2- Bozma nedenine göre davacıların birinci bent kapsamı dışında kalan sair itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların birinci bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 18.6.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.